İnsanlık Öldüyse Mezarı Gazze Olsun!
Tam yirmi beş gündür havadan, karadan, denizden bombalanan iki milyon üç yüz bin mazlumun yaşadığı şehir. Hastanelerin, okulların, camilerin ve her yerin bombalandığı geceleri ışıkların yanmadığı şehir. Yaşlıların, kadınların, çocukların, bebeklerin ve daha doğmayan bebeklerin dahi bombalandığı şehir.
Her evden, her sokaktan, her caddeden feryatların yükseldiği, gözlerin yaşlı ve kalplerin mahzun olduğu şehir. Elektrik yok, su yok, gıda yok, ilaç yok! Havada barut kokusu, dört taraftan gelen füzeler, kurşunlar, fosfor bombaları altında olan bu şehirde Bedrin Arslanları ancak bu kadar şanlı idi denecek kadar şanlı bir direniş var. İki milyon Gazzelinin yeryüzündeki tüm siyonist ve emperyal güçlere karşı koyduğu, göğüs göğüsse çarpıştığı tüm insanlık tarihinde görülmemiş bir onurlu mücadele var.
İsrail’e yardım etmek için filolarla geldiler. Bir taraftan Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Yunanistan; İsrail’e yardım etmek için gelirken bu yetmezmiş gibi Gazze’nin etrafındaki halkı Müslüman idarecileri çok yüzlü münafık olan yöneticilerle bir avuç Gazzeliyi yok etmek için birleştiler.
Gazze artık bir harabe ya da bir mezarlık. Hiçbir yeri tanıdık değil artık. Sezai Karakoç, Kudüs için;” Gökyüzünde yapılıp yeryüzüne indirilen şehir.” ifadesini kullanır. Benim de Rabbimden niyazım odur ki yeryüzünde adı Gazze olan bu mukaddes şehri Cennet-i âlâda inşa ve ihya etmesi ve sadece şehitlerin girebileceği çok özel bir şehir yapmasıdır.
Peki biz Müslümanlar ve insanlığını kaybetmemiş duyarlı ve hassas insanlar ne yapıyor?
Boykotlar, protestolar, yürüyüşler, kınamalar, lanetlemeler, dualar ve beddualar vs. Yeterli mi? Elbette hayır ama bu da insanlığın hâlâ ölmediğini, Gazze nasıl tüm olumsuzluklara rağmen düşmana direniyorsa insanlığın da manevî ölüme karşı direnç gösterdiğini gösteriyor.
Eğer olur ki bu kadar mezalime karşı insanlık dayanamayıp ölürse mezarı Gazze, mezar taşları Kudüs ve Mekke olsun!!!