Tarih: 10.12.2025 11:38

Obezite tedavisinde kullanılan iğneler hakkında bilinmesi gerekenler

Facebook Twitter Linked-in

Zayıflama iğneleri son dönemde en çok konuşulan tedavilerden biri haline geldi. Sosyal medya paylaşımları, hızlı kilo kaybı vaatleri ve kısa sürede görülen sonuçlar milyonlarca kişinin hızlı kilo verme hayalini süslüyor.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ender Arıkan, obezite tedavisinde kullanılan bu enjeksiyonlara karşı uyardı.

Arıkan, bu enjeksiyonların başarılı şekilde kilo kaybettirmeye katkı sağlamakla birlikte kontrolsüz kullanımının ciddi sorunlara yol açabildiğini söyledi.

Yapılan çalışmalara göre; obezitenin 5 yıl içerisinde iki katına çıkmasının beklendiğini belirten Prof. Dr. Arıkan, obezite tedavisinde kullanılan iğneler hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu. 

İştahı azaltan, tokluk süresini uzatan zayıflama iğnelerinin son yıllarda en çok ilgi gören konuların başında geldiğini belirten Prof. Dr. Ender Arıkan, bu tedavinin etkili olduğunu ancak herkes için uygun olmadığını ifade ederek, “Zayıflama iğnelerinin aslında vücudun kendi hormonunun daha güçlü bir versiyonu.   İştahı ciddi şekilde baskılıyor, mide boşalmasını yavaşlatıyor, kişiyi daha uzun süre tok tutuyor ve kan şekerini dengeliyor. Bu nedenle hem diyabet hastalarında hem de obezite tedavisinde kullanılabiliyor. Fakat bu, herkesin kullanabileceği bir ürün olduğu anlamına gelmiyor. Tedavi mutlaka doktor kontrolünde olmalı.” dedi.

Prof. Dr. Arıkan sözlerine şöyle devam etti: “Şeker değerleri, karaciğer ve böbrek fonksiyonlarını görmeden ilaca başlamıyoruz. Çünkü güvenli tedavinin ilk adımı doğru değerlendirmedir.”

Zayıflama iğneleri kimler için uygun?

Vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olan hastalar için zayıflama iğnelerinin uygun olduğunu, eğer VKİ 27’nin üzerindeyse ve diyabet, tansiyon ya da karaciğer yağlanması gibi ek hastalıklar varsa yine tercih edilebileceğini belirten Prof. Dr. Arıkan, ancak bunun alanında uzman hekim tarafından belirlenmesi gerektiğini, ilacın isteyen herkese reçete edilmediğini özellikle vurguladı.

Bu tedavinin bazı hastalar için ciddi risk oluşturabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Ender Arıkan şöyle konuştu:

“Medüller tiroid kanseri öyküsü olanlarda, pankreatit geçirmiş kişilerde, hamilelerde, emzirenlerde ve 18 yaş altındaki bireylerde bu ilaçları kesinlikle kullanmıyoruz. Zayıflama iğneleri bulantı, mide yanması ya da kabızlık gibi yan etkileri olabilir. Bu şikayetlerin çoğu doz yavaş artırıldığında kontrol altına alınabilir. Ancak pankreatit, safra kesesi taşı ve şiddetli karın ağrısı gibi durumlar olursa ilaç hemen kesilmeli ve mutlaka doktora başvurulmalı.”

Kilo kaybı ortalama yüzde 8-15 oluyor ama…

Tedavide beklentilerin gerçekçi tutulmasının büyük önem taşıdığı ifade eden Arıkan, "Zayıflama iğneleri ile ortalama yüzde 8-15 kilo kaybı sağlanırken, bu durumun sürdürülebilir olmasına çok dikkat edilmesi gerekiyor. Bazı kişiler çok hızlı değişim bekliyor. Tedavinin yaşam tarzı değişikliğiyle desteklenmemesi durumunda, ilacı bıraktıktan sonra, verilen kiloların daha hızlı şekilde geri alınması kaçınılmaz olacaktır.  Hastalar sadece yağ kaybetmiyor, kas kaybı da olabiliyor. Bu özellikle ilerleyen yaşlarda büyük problem. Bu nedenle bu tedaviyi olanların her zaman protein tüketimini artırmaları ve düzenli direnç egzersizi yapmaları gerekir.” diye konuştu.

Obezitede hızlı artış yaşanıyor

Arıkan, "Modern çağın salgın hastalığı obezite dünya genelinde hızla artarken, tedavinin temelini ise öncelikle yaşam tarzı değişikliği oluşturuyor. Halen 1 milyardan fazla insanı etkileyen bu küresel sağlık sorun, önlem alınmadığında çok daha fazla artacaktır. Yapılan çalışmalarda obez insan sayısının 2030 yılına kadar iki katına çıkması öngörülüyor." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Ender Arıkan, obezite tedavisinde en iyi sonucun sağlıklı beslenme, düzenli hareket, uyku düzeni ve stres yönetimiyle alındığını, kilo verirken hedefin hızlı değil, sağlıklı ve sürdürülebilir olması gerektiğini söyledi.

Kilo kaybı için zayıflama iğnelerinin uzun vadeli etkilerinin hala araştırıldığını belirten Arıkan, “Mevcut çalışmalar kısa vadede önemli kilo kaybı ve metabolik iyileşmeler göstermiş olsa da, bu sonuçların uzun vadede sürdürülebilirliği daha fazla araştırmaya ihtiyaç duymaktadır. Bu ajanların kardiyovasküler hastalık insidansı ve mortalite gibi uzun vadeli sağlık sonuçlarını nasıl etkilediğini araştırılmalıdır. Ayrıca, uzun vadeli güvenliğin de belirlenmesi gerekmektedir. Kapsamlı uzun vadeli çalışmalar, uzun süreli tedavinin risk-fayda oranının netleştirilmesine yardımcı olacaktır.” dedi. (İLKHA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —