Tarih: 18.09.2025 17:58

Selim Açar: Şanlıurfa’nın acil ihtiyacı bütüncül imar planı

Facebook Twitter Linked-in

Açar, TOKİ’nin yer seçimlerinden kaçak yapılaşmaya, otopark uygulamalarından alan yönetimine kadar birçok başlıkta çarpıcı uyarılarda bulundu.

Şanlıurfa’da Şehir Plancıları Odası Başkanı Selim Açar kentin bütüncül bir imar planına ihtiyaç duyduğunu belirterek, parçalı uygulamaların şehri obezleştirdiğini ve yaşam kalitesini düşürdüğünü söyledi.

Kentte parçalı ve yamalı şekilde ilerleyen imar uygulamalarının büyük sorunlara yol açtığını belirterek, bütüncül bir imar planının zorunluluk haline geldiğini söyleyen Açar, TOKİ’nin yer seçimlerinden kaçak yapılaşmaya, otopark sorunlarından alan yönetimine kadar birçok başlıkta önemli uyarılarda bulundu.

Harran Ovası’nda tarım topraklarının villa furyasıyla betonlaşmaya başladığını belirten Açar, bu topraklar gelecek nesillerin emaneti olduğuna dikkat çekerek göz yummanın ihanet olduğunu belirtti.

Batıkent’te konuta çevrilen 52 dönümlük hastane alanıyla ilgili davayı kazandıklarını belirten Selim Açar “Kent yararına olmayan her kararın karşısında olacağız.” dedi

“TOKİ’nin yer seçimleri şehrin makro formunu koparıyor”

TOKİ’nin uydukent anlayışını ve rezerv alan seçimlerini eleştiren Açar “Şanlıurfa’nın geneline baktığımızda aslında bütüncül bir imar sorunu var. Siz Karaköprü ’de karşılaştığınız bir imar durumunun hali ya da farklı bir durumu ile karşılaşırsınız; Eyyübiye ’de zaten plan yok gibi davranılıyor. Bu noktada Büyükşehir Belediyesi’nin bütüncül bir imar planı yapma zorunluluğu var. Urfa merkez 36 tane ayrı ayrı planın yama şeklinde birleşiminden oluşan bir imar planından ibaret. Bunların her biri ayrı bir planlama dili, farklı plan notları ve planlama esasları ile karşılaşıyorsunuz. Bu da mesela Karaköprü ‘de bakıyorsunuz; yan yana iki parselde biri 5 kat, biri 13 kat olabiliyor. Yan tarafında gidiyorsunuz Devteyşti’de bir taraf üst kat, yolun karşı tarafı 10 kat olabiliyor. Eyyübiye ‘de 5 binliği olmayan, 1 binliği olan alanlar var. Eyyübiye ‘de gerçi plana da gerek yok, o ayrı bir husus. Diğer bir problem, benim gördüğüm şu anda, aslında Urfa imarı için beka problemi diyebileceğimiz bir husus: TOKİ. TOKİ, şehrin farklı yönlerinde farklı yapılaşmalara gidip burada yüz bin kişiye kadar yaşayabilecek alanlarda uydu kent yapımına başladı. Bunun yanında bir de rezerv alan olarak ilan ettiği yerler var. Bunların hepsini düşündüğümüzde, kent makro formundan kopup her biri ayrı bir tarafta; altyapısının düşündürücü, ulaşımının nasıl sağlanacağının düşündürücü olduğu bir kent modeli ile karşı karşıya kalacağız. Bu bugün değil, aslında yarının problemi. Yarın buralar yapılaştığında, vatandaşlarımız orada ikamet etmeye başladığında, Büyükşehir Belediyesi de buraya nasıl hizmet getireceğini şaşıracak; altyapısını nasıl yapacağımızı belki tartışacağız, belki yapamayacağız; vatandaşlarımız mağdur olacak. TOKİ’nin esas yer seçim kriterinin sadece mülkiyet olmaması gerekir. Şehircilikte yer seçim kriterleri 12 tane. Yer seçim kriteri var; hâkim rüzgâr yönünden tutun su kaynaklarına yakınlığı, ulaşım alanlarına yakınlığı… Bunların hepsini düşündüğümüzde TOKİ’nin yer seçimi kriteri bu 12 kriterde sadece bir tanesi mülkiyet. Mülkiyet hazineninse TOKİ orayı rezerv alan ilan edip bir uydu kent inşa edip bu şehrin kaynaklarını da alıp, bu şehre herhangi bir katma değer katmadan direkt bu şehrin sıcak parasını alıp yerine betonunu döküp işin dışından çıkıyor. Bu, bir şehircilik sorunu ortaya çıkartacak. Bu saçaklanmaları düşündüğümüzde iş çok saçma bir yere gidiyor; şehircilik anlamında söylüyorum. Bu kesinlikle doğru bir şehircilik bakış açısı değil. Bu noktada TOKİ’nin şehircilik anlayışı sorgulaması gerekir diyeceğim ama TOKİ’nin öyle herhangi bir kaygısı yok.” şeklinde konuştu.

“Plan değişiklikleri şehri obezleştiriyor”

Plan değişikliklerinin yoğunluğu artırarak sosyal donatıları azalttığını kaydeden Açar “Diğer bir husus, yapılan imar planları ile şehri obezleştirme. İmar planındaki değişiklikler Büyükşehir Belediyesi eliyle oluyor, Özelleştirme İdaresi eliyle de oluyor, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile oluyor. Odamız iyi ki var; bu noktada oda genel merkezimize de teşekkür etmek isterim. Burada bildirdiğimiz bütün sorunların davasını ivedilikle açıp takibini yapma noktasında çok ilgililer. Bu noktada daha çok yoğunlaşan, daha çok obezleşen, sosyal donatısının azaldığı, yaşam kalitesinin düştüğü bir kentte kimse yaşamak istemez. Bu noktada yine dikkatli olmak gerekir. Bu herkesin paydaş olması gerektiği bir husus. Bu noktada kenti obezleştirecek, yük bindirecek, yoğunlaştıracak kararlardan kaçınmamız gerekiyor. Biz bu noktada da imtina etmiyoruz; gerektiğinde davasını açıyoruz. Zaten son günlerde Danıştay nezdinde kazandığımız yine bir davamız da var. Diğer bir husus, bu da çok önemli bir husus: Toprak Koruma Kurulu. Bu şehir, 5403 sayılı koruma yasası çerçevesinde Toprak Koruma Kurulu var; Vali Bey’in başkanlığında 12 tane kurumun amirlerinden oluşan bir kurum. Herhangi bir planlama için, imar planı için hani diyorlar ya “tarım toprakları imara açılmasın”; 2017’den beri imara açılan tarım toprağı yok. Yaklaşık 8 sene ediyor. Ama gel gör ki bu Toprak Koruma Kurulu’nun tamamı bu konuda başarılı; tarım arazilerinin imara açılmasına izin vermiyor.” ifadelerini kullandı.

“Tarlalarda villa furyası: denetim yok”

Kaçak yapılaşmanın en büyük sorunlardan biri olduğunu söyleyen Açar “Bu Toprak Koruma Kurulu’nun bir de denetleme gibi bir görevi var, değil mi? Ben şimdi gidip Harran Ovası’nın göbeğinde 5 katlı kaçak yapıyorsam bir Allah’ın kulu “Kardeşim, sen burada ne yapıyorsun?” demiyor. 10 senede, 15 senede köy yerleşik alan sınırları dışında betonlaşan arazi 100.000 dönüm. Bunda Afrika’daki açın da hakkı var; bunda o buğday tanesinden rızkını alacak olan serçenin de hakkı var. Bu noktada şu anda yeni bir furya başlamış; yeni dediğimiz deprem ve pandemi ile başladı ve hiçbir belediyemiz buna “dur” demiyor. Haliliye, Eyyübiye, Karaköprü… Siz de demiyor; şu anda Urfa’nın 20 kilometre çapında. Büyükşehir Belediyesi de demiyor, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü de demiyor, Toprak Koruma Kurulu söylemiyor bir şey; herhangi bir denetim yok. Böyle bir başıboşluk yok. Yani devlet bakış açısının bu olmaması gerekir. Ben şimdi gidip herhangi bir tarla alıp 20’ye bölüp içine 20 tane villa yapsam bir Allah’ın kulu gelip “Kardeşim, sen burada ne yapıyorsun; tarlada villa mı yapılır, ev mi yapılır?” diyen yok. İşin kötü yanı, yarın öbür gün bir seçim zamanı bunların hepsinin altyapısını isteyecekler; her tarla başına bir ev, iki ev, üç ev… Ve bunu sektör hâline getiren kitle türedi şu anda. Buradan çıkın havaalanına kadar gidelim; sağlı sollu “villa kentler” … Bunlar imarlı değil; bunlar tarlanın içinde yapılıyor. Toprak Koruma Kurulu; tamam, sen parselin yapılmasına karşısın, izin vermiyorsun; kabul, çok iyi ediyorsun, tebrik ederiz. Ama sen kaçak yapılan yapılarda tutanak tutup onları yıktırma gibi bir yetkin var. Yetkinizi neden kullanmıyorsunuz? Görevi kötüye kullanmaktır bu; kamu kaynaklarını israf etmektir. Bu topraklar bizim, sadece bizim değil; bizden sonraki nesillerin de hakkıdır. Biz burada şu anda bu noktada emanetçi olarak duruyoruz; bizden sonraki nesillerin besleneceği, hayatlarını idame ettireceği tarım topraklarının vahşileştirilmesine göz yummanız ihanettir; başka bir şey değildir. Bu noktada Valilik, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyesi… Bunların hepsi bir şekilde kolluk kuvvetleri ile birlikte gerekirse bu kaçak yapılan yapılaşmalara, tarlalarda kaçak yapılan yapılaşmalara bir an önce bir sınır getirmeleri gerekiyor. DEDAŞ elektriğini bağlıyor, yarın öbür gün ŞUSKİ suyunu çekecek. Bunların hepsi millî servet. Böyle bir durum kabul edilemez bir durum. Yani bunu defaatle söyledik, yine söylüyoruz. Bu noktada yani “gezginmak” gibi bir şey; ihanetten başka bir şey değildir. Ben bunu biraz kitabın ortasından konuşacağım bugün; bu noktada bunu özellikle söylemekte fayda görüyorum.” diye konuştu.

“Danıştay’dan Batıkent’te hastane alanı için olumlu karar”

Şehir Plancıları Odası’nın açtığı davalara da değinen Açar “Bütüncül imar planı dediğimiz şey yapıldığında Şanlıurfa’da bir revizyon olacak. Revizyon imar planında artırılabilecek olanlar artırılır; diğer taraftan kamulaştırılması gerekenler… Kamulaştırma bedellerinin fiyatları ortada; böyle bir bütçeyi herhangi bir kurumumuzun sahip olduğunu çok sanmıyorum. Belki Büyükşehir Belediyesi… Bunu düşüneceğimize diğer taraftan bizim yarın kamulaştıramayacağımız alanların konuta döndüğü planlara sahip çıkmamız lazım. Bu noktada biz yine Şehir Plancıları Odası olarak zamanında Başbakanlık Özelleştirme İdaresi, akabinde Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile konuta döndürülen sosyal konut alanlarına dava açtık. Halkımıza bir müjde vermek isteriz; dün Danıştay Temyiz Dairesi’nin onayladığı bir karar oldu. Batıkent Karaköprü Mahallesi’nde 52 dönüm bir hastane alanımız vardı; bunu konuta çevirmişlerdi. Bunu ilk başta da arz ettiğim üzere, bu işin esas çözüm noktası bütüncül bir imar planının yapılması. Bu bütüncül imar planlaması yapılırken aslında bu işin şehrin ilk önce 25 bin ölçekli bir bütüncül, akabinde de 5 bin ölçekli bir bütüncül olarak ihtiyacı var. Biz bunu yaptığımızda projeksiyonlarımız belli olacak; nerede ne kadar insanın yaşayacağı belli olacak; bu insanların ne kadar hizmet ettiği ortaya çıkacak ve biz bunlara göre gerekirse yatırım programları yapacağız. Bu noktada Urfa’nın imar planı kadrosunda eksiklikleri var; bu eksikliklerin bir an önce giderilmesi lazım. Diğer taraftan da TOKİ dediğim husus var; uydu kentlerin şehirle bütünleşmesinden sonra bu çok büyük bir soru işareti ortaya çıkartıyor. Bunun gerekirse yine bu 25 bin ölçek dediğimiz ölçek içerisinde çözümlemeler getirilebilir. Bu noktada Urfa’nın imar planı eksik; bundan sonra tamamlanması söz konusu değil. Bizim bundan sonra var olan donatılarımıza sahip çıkmamız gerekiyor.” dedi. (İLKHA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —