Tarih: 29.10.2025 14:58

Uzmanlar teknoloji bağımlılığına karşı uyarıyor: Nöropsikolojik sorunlara yol açabilir

Facebook Twitter Linked-in

Dijital dünya hayatımızda birçok işin rahatlıkla yapılmasına imkân tanımanın yanı sıra birçok insan için ise ekran ve teknoloji bağımlılığı gibi olumsuz sonuçlara da yol açabiliyor.

Özellikle büyükşehirlerde yaşayan ailelerin apartmanlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaları, sınırlı oyun imkânları nedeniyle ekran önüne bırakılan çocukları başta olmak üzere hayatımızın her alanında var olan teknolojik aletler, okul çağı ve okul öncesi çocuklar başta olmak üzere her birey için tehlike oluşturabiliyor.

Sosyolojik ve psikolojik sorunlara yol açabilen teknoloji bağımlılığına ilişkin İLKHA muhabirine konuşan Uzman Psikolog Servet Aşan, bağımlılığın önlenmesi, bağımlı olanların bağımlılıktan kurtulması adına yapılması gerekenleri anlattı.

En riskli grup çocuklar

Kişinin dijital cihaz kullanımında kontrolü kaybetmesi ve bu kullanımın günlük yaşam işlevselliğini bozmasının teknoloji bağımlılığı olarak değerlendirildiğini belirten Aşan, "Burada kritik nokta süre değil kontrol kaybıdır. Çocuk ekranı bırakmakta zorlanıyorsa, kullanamadığında huzursuz ve öfke yaşıyorsa, sosyal ilişkilerden ve sorumluluklardan kaçıyorsa burada bir bağımlılık riskinden söz edebiliriz. Bu durum yalnızca uyun veya sosyal medya ile sınırlı değildir. Dijital bağımlılık aynı zamanda dopamin ve regülasyon bozukluğu ile ilişkilidir. Çocuk gerçek hayattaki ihtiyaçlarını karşılayamadığında, beynini ekran üzerinden uyarmaya başlar. Bu durum en sık 9-16 yaş gurubunda görülür gibi düşünür ancak klinik gözlemlerin bunun 4-5 yaşına kadar indiğini gösteriyor. Özellikle erken çocukluk döneminde tabletin 'sus payı' olarak kullanılması bağımlılık riskini arttırıyor. Ergenlik döneminde ise bağımlılık, kimlik gelişimi ve benlik algısıyla birleştiği için daha tehlikeli bir tabloya dönüşüyor. Çünkü çocuk, dijital dünyada bir kimlik inşa ediyor ve zamanla kendi gerçekliğinden uzaklaşıyor. Özetle teknoloji bağımlılığı bir cihaz sorunu değil duygusal boşluğu doldurma çabasıdır. Ne yazık ki artık tüm yaş gruplarında da karşımıza çıkıyor." dedi.

"Dijital dünya çocuğun beynini gerçeklikten uzaklaştırır"

Dijital içeriklerin çocuk üzerindeki etkisinin sanıldığından çok daha derin olduğunu belirten Aşan, "Bu içerikler çocuğun yalnızca dikkat sistemini değil aynı zamanda duygu düzenleme kapasitesini, empati gelişimini ve sosyal öğrenme süreçlerini de etkiler. Sosyal medya, çocukların dış görünüşünü ve sosyal onay baskısı altında büyümesine neden oluyor. Beğeni sayısı üzerinden değer görmeye alışan çocuklar, zamanla içsel değerler duygusunu kaybediyor ve dışarıdan onay almadan kendisini yeterli hissetmiyor. Video oyunları ise ödül mekanizmasını hackleyen tasarımlara sahiptir. Bu nedenle çocuk kısa vadeli başarı duygusuna bağımlı hale gelirken gerçek hayattaki uzun süreçte emek gerektiren görevlerden de uzaklaşıyor. Bazı oyun türleri saldırganlık, dürtüsellik ve empati azalmasına yol açarken bazı oyunlar ise kaçış davranışını tetikler. Bu durum çoğu aile tarafından oyun seviyor diye algılanır ama aslında altta hayattan kopuş ve duygusal yalnızlık yatabilir. Mobil uygulamalar ise çocukların dikkat sürelerini kısaltır, hızlı tüketim ve sürekli uyarılma alışkanlığı oluşturur. Tüm bunların ortak sonucunda ise dijital dünya çocuğun beynini gerçeklikten uzaklaştırır, haz ile bağımlı hale getirir ve duygusal dayanıklılığını zayıflatır." diye konuştu.

"Uzun süreli ekran kullanımı kaygıyı arttırır, depresif duygu durumunu tetikler"

Uzun süreli ekran kullanımının yalnızca göz ve duruş bozuklukları gibi fiziksel sorunlara yer açmadığını, aynı zamanda beynin çalışma mekanizmasını da değiştirdiğini vurgulayan Aşan, "Çocuklarda en sık gördüğümüz fiziksel etkiler, boyun düzleşmesi, göz kuruluğu, duruş bozukluğu, baş ağrısı ve uyku ritminin bozulmasıdır. Ancak asıl göz ardı edilen konu, ekran süreleri artıkça çocukların duygusal dayanıklılığı ve stres toleransının düşmesidir. Çünkü dijital dünya, anlık haz ve hızlı uyarıya dayalı bir yaşam alanıdır. Bu da çocuğun sabretme, erteleme, planlama ve odaklanma becerilerini zayıflatır. Psikolojik açıdan baktığımızda uzun süreli ekran kullanımı kaygıyı arttırır, depresif duygu durumunu tetikler ve sosyal izolasyona neden olur. Özellikle uyku düzenini bozan mavi ışık etkisi ile duygu düzenleme sorunları ve öfke patlamaları daha sık görülür. Beynin ödül sistemi sürekli uyarıldığı için çocuk normal hayatı sıkıcı bulmaya başlar, gerçek ilişkilerden uzaklaşır, evde aile içi iletişim zayıflar. Bu yüzde ekran bağımlılığı yalnızca bir zaman kaybı değil çocuğun nöropsikolojik gelişimini etkileyen bir risk faktörüdür." şeklinde konuştu.

"Ebeveyn ekran başındaysa çocuğun ekran bağımlılığını yönetmesi imkânsızdır"

Bir çocukta teknoloji bağımlılığı şüphesi varsa ailelerin ilk yapması gereken şeyin kural koymak değil durumu anlamak olduğunu söyleyen Aşan,  ebeveynlerin takip etmesi gereken süreci şu şekilde anlattı:

"Birçok aile panikle tableti ya da telefonu yasaklıyor. Ancak bu yöntem bağımlılığı çözmez, aksine çatışmayı arttırır ve çocuğu daha fazla dijital kaçışa iter. Önce çocuğun neden ekranı aşırı kullandığına bakmak gerekir. Ekran yalnızca bir sonuçtur. Asıl sorun duygusal eksiklik, yalnızlık, özgüven zayıflığı veya aile içi iletişim kopukluğu olabilir. Ebeveyn önce güvenli bağ kurmalı, yargılamadan dinlemelidir. Dijital kullanım arasındaki duygusal ihtiyaca anlamalı, ardından net sınırlar, belirli kullanım saatleri ve alternatif etkinlik planı oluşturmalıdır. Çocuğun hayatından ekranı çıkarmak kolaydır ama yerine bir şey koymazsanız problem daha da büyür. O yüzden ekran azaltımı davranış planı ile yapılmalıdır. Ayrıca aile içi model çok belirleyicidir. Ebeveyn ekran başındaysa çocuğun ekran bağımlılığını yönetmesi imkânsızdır. O yüzden gerekirse bir uzmandan danışmanlık alınmalı ve süreç bilimsel yöntemlerle yürütülmelidir. Çünkü teknoloji bağımlılığı yalnızca bir alışkanlık değil davranışsal bir bağımlılık türüdür ve profesyonel yaklaşım gerektirebilir." (İLKHA)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —