tipobet çorlu halı yıkama escort izmir betkom onwin mariobet sultanbet wonodd melbet onbahis megapari diyarbakır masaj salonu antalya psikolog esenyurt masaj salonu bahiscom bahiscom belugabahis belugabahis betist betist celtabet celtabet klasbahis klasbahis mariobet mariobet restbet restbet tarafbet tarafbet tipobet tipobet casibom casibom casibom casibom starzbet sahnebet limanbet redwin matadorbet matadorbet betkom betkom bodrum escort casibom casibom casibom casibom Serdivan escort bahis siteleri blackjack siteleri CasinoBonanza casino bonanza deneme bonusu rulet siteleri sweet bonanza casino siteleri casino siteleri casino siteleri 1xbet bahis siteleri ankara escort ladesbet giriş ladesbet giriş marsbahis Kadıköy Escort ataşehir escort pendik escort casibom https://www.101tally.com/ Beylikdüzü Escort istanbul escort bayan https://litkovskaya.com/ marsbahis bahiscom casibom ankara escort escort ankara fixbet giriş adresi Matadorbet anadolu yakası escort Thesakultah 2024 marsbahis Tarafbet jeux de poulet dinamobet madridbet casibom giriş Matadorbet Bahiscom casibom giriş roketbet seo casibom marsbahis sekabet sekabet casibom casibom casibom casibom casibom Jojobet Casibom escort casibom twitter casibom twitter meritking betpas restbet klasbahis betebet tarafbet betkom betist markajbet paribahis betine bettilt betnis bets10 betsat betorspin ligobet betkanyon baywin rokubet ikimisli cratosslot winxbet bahisal gorabet 1xbet rotabet
DOLAR 32,2080 % 0.01
EURO 35,0485 % 0.1
STERLIN 40,9505 % 0.09
FRANG 35,4357 % 0.07
ALTIN 2.531,75 % 1,24
BITCOIN 66.920,00 -0.239

Betül Altınsoy’un Yazar Metin LEBLEBİCİ İle Söyleşisi

Yayınlanma Tarihi : Google News
Betül Altınsoy’un Yazar Metin LEBLEBİCİ İle Söyleşisi

Betül Altınsoy’un Yazar Metin LEBLEBİCİ İle Söyleşisi

 Metin Bey, öncelikle hoş geldiniz. Bu güzel röportaj için şimdiden teşekkür ederim. Dilersiniz sorularımıza geçelim.

Metin LEBLEBİCİ kimdir?

1966 yılında Erzurum’da doğdum. 1990’da İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünden mezun oldum. 1992 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) Çorum Müessese Müdürlüğünde elektrik mühendisi olarak göreve başladım. Başmühendis ve sonrasında Proje ve Tesis Müdürü olarak çalışmaya devam ettim. 2016 yılında emekli oldum. Evli ve iki çocuk babasıyım.

 “Okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?

Hiç roman okumadan bir roman yazılmaz, öyle değil mi? Ama ben yazdım! Biliyorum, bu kesinlikle övünülecek bir şey değil. Şartlar öyle getirdi. Nasıl mı oldu? Anlatayım:

Mesleğine âşık bir elektrik mühendisiyim. Mesleğimde en iyi olmak, daha iyisini yapmak için 27 yıllık memurluk hayatım boyunca çok çalıştım, mesleğimle ilgili çok kitaplar okudum, sürekli araştırdım, birçok yeniliklere ve projelere imza attım, bu konuda “Elektrik İç Tesislerinde Kablo Bacası ve Enerji Odası ile Uygulamaları” adında bir de kitap yazdım. Emekli olana kadar hayatım adeta mesleğimden ibaretti. Başka da pek bir uğraşım yoktu, mesela edebiyata karşı da pek bir ilgim yoktu, hatta bir roman bile okumamıştım.

Ama bir gün, o hain darbe girişiminden birkaç ay önce bir ihbar üzerine, cezaevine giren bir meslektaşımın cezaevinden çıkabilmek için bana attığı iftiralar sonucunda mesleğimden ibaret dünyam bir anda değişivermişti. Darbeden birkaç gün sonra o meslektaşım cezaevinden çıkmış, ardından mahkemede berat etmiş, hayatına kaldığı yerden devam etmişti. Ama ben işimi kaybetmiş ve kendimi mahkemelerin soğuk duvarları arasında buluvermiştim. Ağır iftiralara maruz kalmıştım. Mahkeme heyetinin, itirafçılardan çok iftiraya uğrayanlara daha mesafeli tutumlarından, bu davalarda önyargılı olduklarını görebiliyordum. Zor bir durumdaydım. Bu şartlar altında kendimi mahkemelerde anlatamazdım, anlatamıyordum da. Bir karar verdim: Kendimi anlatabilmek için bir roman yazmalıydım. Evet, o güne kadar hayatında bırakın roman yazmayı hiç roman okumamış ben, işten atıldıktan hemen sonra, 2016 yılının sıcak bir yaz gününde bir roman yazmaya karar verdim.

İşe, internetten bir romanın nasıl yazılacağına dair yazılar okumakla başladım. Sonra da evimdeki yüz kadar romanı inceleyerek yazım teknikleri konusunda fikir edindim, dil bilgisi yazım kılavuzu kitapları okuyarak da dil bilgisi bilgimi geliştirdim.

Romanımda sadece kendimi anlatmamalıydım, ülkemizin temel meselelerine de eğilmeliydim. Mesela neden bir üretim toplumu olamadığımıza, Atatürk’ün ölümünden sonra ülkemizin emperyalizmin etkisine nasıl girmeye başladığına, eğitimdeki sıkıntılarımıza değinmeliydim. Mesela ülkemizin eğitim kalitesini daha da artırmak için Atatürk’ün Avrupa’dan onlarca yabancı öğretmen ve akademisyen getirttiği bir ülkeden onbinlerce öğretmenini ve akademisyenini görevlerinden ihraç eden bir ülkeye nasıl savrulduğumuza değinmeliydim. Mesela hiçbir darbeyi zamanında ve yeterince araştırmayarak yeni darbelere nasıl davetiye çıkarttığımıza, dinin çok değerli olduğuna ama yanlış anlatıldığında nasıl tehlikeli bir silaha dönüşebileceğine değinmeliydim. Mesela olaylara ön yargıyla bakmanın, başkalarına iftira atmanın, insanları kutuplaştırmanın, hukuksuzluğun ne kadar kötü bir şey olduğuna değinmeliydim. Olayları sorgulamanın, kimliği ve düşüncesi ne olursa olsun herkesi kucaklamanın ve ahlakın, adaletin, barışın ne kadar değerli olduğuna ve daha birçok konuya değinmeliydim.

Ama bunları okuyucuyu sıkmadan bir roman havası içinde bir solukta okunabilecek sürükleyici bir dilde anlatmalıydım. Bunun için, kapatılan uçak fabrikalarımız ve seri üretimi yaptırılmayan Devrim otomobilleri üzerinden anlatmak istediklerimi bir aşk hikâyesi içinde anlatmaya çalıştım: Atatürk’ün çağrısıyla İstanbul’a gelen bir profesörün yerli uçak ve yerli otomobil yapma hayali ve bir holdingin tek varisi olan genç bir kadının bu hayali gerçekleştirmek için verdiği inanılmaz mücadelesi, aşkı ve korkuları, korkularının tetiklediği korkunç bir cinayet…

Kapatılan uçak fabrikalarımız ve Devrim otomobilleri üzerine ne kadar belgesel, kitap, makale varsa hepsini inceledim. Romanımın konusunu andıran birkaç tane de roman okudum. Kitabımı geceli gündüzlü çalışarak tam beş yılda yazdım. Kitabımın adı: “Devrim’in Arabaları Vardı”. Romanı tarihi olaylardan ve gerçek hayat hikâyelerinden esinlenerek kimseyi putlaştırmadan, şeytanlaştırmadan objektif bir bakış açısıyla yazdım. Kitabıma bir de sözleri ve bestesi bana ait olan tanıtım şarkısı yaptım. Kitabımın tanıtım videosuna (tanıtım şarkısına ve tanıtım yazısına) Youtube’dan kitabın adı yazıldığında ulaşılabiliyor. Bu konular üzerine yazılmış ve tanıtım şarkısı olan ilk ve tek romandır.

Çok severek çalıştığınız, çok da başarılı olduğunuz işinizden üzücü bir şekilde ve haksız yere üstelik tazminatsız olarak atılmak, bir iftiraya kurban edilip asılsız iddialarla yargılanmak ve her an cezaevine gireceği korkusuyla yaşamak elbette herkes için çok üzücüdür. Evet, büyük kayıplarım var ama kazancım da var: Bu vesile ile aklımın ucundan bile geçmeyecek bir şey yaptım; bir roman yazdım, bir de şarkı… Ben, kazancımın kayıplarımdan daha değerli olduğunu düşünüyorum.

 

Çocukluğunuzda kitapla ilişkiniz nasıldı? Kitap edinmek zor muydu, bulması ya da satın alması?

Çocukluğumda ders kitaplarımın dışında sadece birkaç hikâye kitabı okumuştum. İş hayatım boyunca da hep mesleğimle ilgili teknik kitaplar ve dokümanlar okudum. Romanımı yazarken, hiç roman okumamış olmamın inanılmaz eksikliğini bizzat yaşadım.  Mühendis olmamın avantajıyla bu açığımı biraz olsun kapattım ama çok zorlandım.

Çocukluğumda kitap edinmesi de, bulması da günümüze göre biraz daha zordu. Okumak isteyen aradığı kitabı bir şekilde bulur ve okur, önemli olan kitap okuma alışkanlığıdır, istemektir.

 

Günümüzde gençlerin facebook, twitter gibi sosyal medya sitelerinde çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Gençler sosyal medyada, daha çok, hoş zaman geçirmeye yönelik eğlenceye dönük popüler konularla, yüzeysel bilgilerle ilgileniyor. Bu tür konular ve yüzeysel bilgiler insanın zihinsel ve kültürel gelişimine fazla bir katkı sağlamaz.

Asıl sorun, ülkemizin içinde bulunduğu ağır şartlar gereği gençlerimizin gelecek kaygısı yaşaması, ümitlerini kaybetmesi, hayal bile kuramaması. Şartlar ne olursa olsun gençler kendilerini tanımalı, becerilerini fark etmeli, hayattan ne istediklerini bilmeli, buna göre de bir hayali olmalı; vazgeçemeyeceği, uğruna her türlü zorluğu göze alabileceği bir hayali, hedefi olmalı ve umudu. İşte o zaman gençler boş işlerle daha az zaman tüketecek, hayallerinin peşinden hiç durmadan, hiç bıkmadan, hiç yılmadan koşacaklardır.

 

Yazılarınızı yazmakta olduğunuz ortam sizi etkiler mi? Kendinize ait özel bir çalışma odası vb. yeriniz var mı?

İçinde bulunduğu ortam insanı elbette etkiler, özel bir odanızın olması da çok önemlidir, benim de var ama daha önemlisi; yazı yazarken kendinizi yazınıza iyice kaptırabilmenizdir, mümkün mertebe başka hiçbir şeyle ilgilenmemenizdir, tek odağınızın bu olmasıdır.

 

Yazdığınız eserlerin yeterince okunduğunu düşünüyor musunuz? Daha geniş kitlelere ulaşabilme adına yaptığınız çalışmalar nelerdir?

İki tane eserim var. Birincisi, 2002 yılında yayınlanan “Elektrik İç Tesislerinde Kablo Bacası ve Enerji Odası ile Uygulamaları” adında teknik bir kitap. Kitabı, aldığım reklam paralarıyla bastırıp ücretsiz olarak gerekli her yere dağıttım. Kitap büyük ilgi gördü. Kitabı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı inceledi, uygun görmeleri üzerine kitaptaki uygulamaları yönetmeliğe koydular. Böylece 2004 yılından itibaren yeni yapılacak en az 4 katlı binalarda kablo bacası şartı getirildi. Daha önce, yüksek katlı binalarda, dairelerin ana kablolarını katlara götürmek için binanın giriş katından en üst katına kadar hilti ile duvar kırılıyor, kırılırken de binanın ana kolon demirlerine zarar verilebiliyor ve binanın statik yapısı zarar görebiliyordu. Kablo bacası uygulamasıyla, binanın mimari projesi hazırlanırken bir baca tasarlanıyor ve kablolar hiç duvar kırmadan bu bacadan geçiriliyor, böylece binanın statik yapısına zarar verilmemiş olunuyor. Son deprem felaketlerini düşündüğümüzde, bu kitap yazılmamış olsaydı, kablo bacası uygulaması olmasaydı bu depremlerde kesinlikle daha çok can ve mal kaybı olacaktı.

İkinci kitabım ise “Devrim’in Arabaları Vardı” adlı roman. Kapatılan uçak fabrikalarımız ve Devrim otomobilleri konusunda yazılmış ve tanıtım şarkısı olan ilk ve tek roman olma özelliğinin yanında yazılma gerekçesi ile belki de Türk hukuk tarihine geçecek bir kitap. Kitabım Elpis yayınevi tarafından basıldı. Yerel ve ulusal birkaç internet ve yazılı basında kitabımın reklamı ve tanıtımı yapıldı. Kitabımın yeterince okunduğunu düşünmüyorum. Eğer tanınmış biri değilseniz kitabınız ne kadar iyi de olsa çok satması maalesef çok zor.

 

Yazar ve okuyucu olarak fuara katılmanın farklılıkları üzerine neler söylersiniz?

Kitap fuarları kent kültürünün gelişmesine büyük katkı sağladıkları için, yazarları okuyucuyla buluşturdukları, özellikle de yeni yazarlara da kendi kitaplarını tanıtabilme fırsatı sundukları için, okuyucuyu daha uygun kitap fiyatlarıyla ve birçok yayınevi ile binlerce kitapla buluşturdukları için kitap fuarlarını çok önemsiyorum.

 

Vakit ayırdığınız için teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim.

 

YORUM YAP