Almanya Federal Şansölyesi Friedrich Merz, bugün işgal Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yaptığı telefon görüşmesinde Gazze’deki insani durumla ilgili sözde endişelerini dile getirdi.

Federal Hükümet Basın ve Enformasyon Ofisinden yapılan açıklamaya göre görüşmede Merz, "Netanyahu'yu telefonla arayarak, derhal ateşkes sağlanması için elinden gelen her şeyi yapması çağrısında bulundum ve Gazze'deki açlık çeken sivil halka acilen ihtiyaç duyulan insani yardımların gecikmeden ulaştırılmasına izin vermesini talep ettim." ifadelerini kullandı.

Gelişmeleri yakından takip edeceklerini ileri süren Merz, "Fransa, İngiltere, diğer Avrupa ortaklarımız, ABD ve Arap ülkeleriyle koordinasyon halinde önümüzdeki günlerde durumun iyileştirilmesine nasıl katkıda bulunabileceğimize karar vereceğiz." dedi.

İşgal rejiminin katliam ve soykırımlarını görmezden gelen Merz, "Alman hükümeti için, HAMAS'ın acımasız ve insanlık dışı terörünün 7 Ekim 2023'te Gazze'deki çatışmayı tetiklediği şüphesizdir." iddialarında bulundu.

Merz, "Filistin devletinin tanınması şu anda Berlin'de gündemde değil. Federal Hükümet bunu iki devletli çözümün gerçekleşmesine doğru atılan son adımlardan biri olarak görmeye devam ediyor." diye ekledi.

Her ne kadar Şansölye Merz'in ateşkes ve insani yardım çağrısı önemli bir adım olarak değerlendirilse de, açıklamaların içeriği yine tek taraflı bir yaklaşımı yansıtıyor. HAMAS’a yönelik sert ifadeler ve “terör” tanımı dikkat çekerken, işgalci rejimin yaklaşık 2 yıldır Gazze’de sürdürdüğü sivil katliamlar, aç bırakma politikası ve sistematik altyapı yıkımı gibi ağır ihlallerin hiçbirine açık bir şekilde değinilmemesi, Almanya’nın çifte standartlı tutumunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Uluslararası hukuk uzmanları ve insan hakları örgütleri tarafından “soykırım” olarak tanımlanan Gazze'deki saldırılara karşı sessiz kalan Berlin yönetiminin, yalnızca insani yardıma vurgu yaparak işgalin sorumluluğunu muğlaklaştırması, çağrılarının inandırıcılığını da zedeliyor.

Ayrıca, Filistin devletinin tanınmasının hâlâ “gündemde olmadığının” ifade edilmesi, Almanya’nın gerçek anlamda bir çözüm değil, statükoyu korumaya dayalı bir diplomasi izlediğinin işareti olarak değerlendiriliyor. (İLKHA)