11060,39%0,81
42,04% -0,04
48,44% -0,23
5421,66% 0,18
8921,73% -0,71
Araştırmacı Yazar Mehmet Emin Özmen, tarih ve siyerin yalnızca geçmişi anlatmakla kalmayıp, günümüz bilinçli nesillerinin temelini attığını belirtti. Özmen, İslam tarihi ve siyer çalışmalarının Kur’an ve hadisle birlikte değerlendirildiğinde, toplumsal ve bireysel değerlerin pekiştirilmesine büyük katkı sağladığını kaydetti.
Özmen, tarih çalışmalarına devletlerin verdiği öneme dikkat çekerek şunları ifade etti “Şu anda devletlerin veya çeşitli grupların tarihi çok önemsediklerini görüyoruz. Yani bizler tarihten ne gibi bir fayda umuyoruz ki tarihi bu kadar çok önemsiyoruz? Bugün devletlerin üniversitelerde kürsüler oluşturduklarını, bu husus için profesörlerin, doçentlerin veya doktorların görevlendirildiğini, liselerde tarih derslerinin okutulduğunu görüyoruz.
Tarihin, bilinçli nesillerin yetiştirilmesinde bir araç olarak kullanılması gerektiğini vurgulayan Özmen, şunları söyledi:“Bu kadar çok yatırım yapılan bir alanın, yalnızca geçmişteki olayların anlatımıyla sınırlı kalmayacağı açıktır. Sadece geçmişin aktarılmasından fayda beklemek mümkün değildir; tarih bu şekilde insanlara bir katkı sağlamaz. Ancak tarihin, günümüz bilincini şekillendiren bir bilim dalı olduğunu fark edersek, işte o zaman tarihten gerçek anlamda fayda sağlamış oluruz.”
“Siyer, Kur’an ve Hadisle birlikte değerlendirildiğinde çok büyük fayda sağlar”
Özmen, Müslümanların siyer çalışmalarına önem vermesi gerektiğini belirterek şunları söyledi “Kur’an ana kaynaktır, hadis onun yanında bir diğer temel kaynaktır; siyer ise bu iki ana kaynağın yanında yardımcı bir kaynak olarak değerlendirildiğinde, tarihin ve siyerin çok büyük faydaları olduğu görülür.”
Araştırmacı Yazar Özmen, İslam tarihindeki ilk “siyerci” olarak Sümeyra annemizi örnek gösterdi. Özmen, Sümeyra annemizin Ensar’dan olduğunu, Medine’de Resûlullah (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ile ortalama 53 yaşında tanıştığını ifade etti.
“Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) 40 yıl Mekke’de, peygamberlik geldikten sonra da 13 yıl yine Mekke’de kalmıştır. Dolayısıyla 53 yaşında Medine’ye hicret etmiştir. Medine’ye geldikten sonra Sümeyra annemiz, kendisinde bir eksiklik hissetmiştir. Çünkü ortalama 13 yıllık peygamberlik sürecini bilmiyordur. Bu bilgi eksikliğini gidermek için muhacir kadınların yanına gitmiş ve demiştir ki: ‘Bana Peygamberimizin Mekke’de geçen 13 yılını öğretin. O dönemi nasıl geçirdi, neler yaptı, neler yaşadı?’
Sümeyra annemizin bu dönemdeki çabalarını aktaran Özmen, sözlerini şöyle sürdürdü “Tabii o dönemi anlatmak kolay değildir; herkesin kendi işi, gücü, evi, çocuğu vardır. Muhacir annelerimizin de ev işleriyle meşgul olduklarını gören Sümeyra annemiz, onlara şöyle bir teklifte bulunmuştur ‘Ben sizin ev işlerinizi yapayım; temizliklerinizi, bulaşıklarınızı, günlük ihtiyaçlarınızı göreyim. Siz de bana Peygamberimiz'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) Mekke’deki 13 yılını anlatın.’”
Özmen, Sümeyra annemizin öğrendiklerini çocuklarına ve ailesine aktardığını ifade ederek, “Çocukları, annelerinden duydukları bilgilerle büyümüşlerdir. Bu anlatımlar onların üzerinde öylesine derin bir etki bırakmıştır ki Bedir Savaşı’nda biri şehit olmuş, diğer ikisi ise Ebu Cehil’i öldürmüştür. Çünkü annelerinden, Ebu Cehil’in Peygamber Efendimiz’e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) ne kadar eziyet ettiğini, ne kadar işkence yaptığını, ne kadar hakaret ettiğini öğrenmişlerdi. Bu bilgi, kalplerinde derin bir iz bırakmıştı.” dedi.
Özmen, Bedir Savaşı’nda Avf ve Muâviz kardeşlerin yaşadıklarını şöyle aktardı: “Abdurrahman bin Avf’a (r.a) gidip, ‘Amca, bize şu Ebu Cehil’i göster. O kimdir?’ demişlerdi. Abdurrahman bin Avf, ‘Ona ne yapacaksınız?’ diye sorduğunda, ‘O, Peygamberimiz'e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) çok eziyet etmiş. Biz onu öldürmeyi hedefliyoruz.’ cevabını vermişlerdi.
O sırada Ebu Cehil savaş meydanında, başında kırmızı bir sarıkla görünüyordu. Abdurrahman bin Avf, ‘İşte sorduğunuz kişi odur.’ demişti. Bunun üzerine Avf ve Muâviz kardeşler, Ebu Cehil’e hücum etmişlerdi. İkisi de kılıç darbeleriyle Ebu Cehil’i yere sermiş, ardından biri şehit düşmüş, diğeri ise onu öldürmüştür. Sonra Peygamber Efendimiz'in (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yanına gelerek, ‘Ya Resûlallah, biz bu ümmetin firavununu öldürdük.’ demişlerdir.”
“Siyer ve tarih bilinciyle toplumsal dönüşüm”
Özmen, siyer ve tarihin toplumsal faydalarına değinerek, “Biz bunları öğrendikçe, bu bilinçle yaşadıkça siyerin bize ne kadar büyük bir ruh kazandırdığını göreceğiz. Günümüzde Peygamber Sevdalıları Vakfı’nın düzenlediği siyer sınavı gibi faaliyetlerin amacı da budur. Biz sahabeleri tanıdıkça, Peygamberimiz'i (Sallallahu Aleyhi Vesellem) öğrendikçe, onların hayatlarına vakıf oldukça, onları örnek aldıkça İslam toplumunun temeli yeniden inşa edilecektir” dedi.
Araştırmacı yazar, sözlerini, “Dolayısıyla siyerin öğrenilmesi, tarihin öğrenilmesi çok faydalı bir fiil olmuş olacaktır. Teşekkür ederiz. Allah razı olsun.” ifadeleriyle tamamladı. (İLKHA)