• BIST 100

    10225,48%-1,28
  • DOLAR

    40,22% 0,13
  • EURO

    46,75% -0,22
  • GRAM ALTIN

    4326,86% 0,20
  • Ç. ALTIN

    6902,17% 0,06

Av. Harmancı: Aile çökerse toplum çöker. Biz bu gidişe seyirci kalamayız

15 Temmuz 2025, Salı 04:57
15 Temmuz 2025, Salı 04:57
Av. Harmancı: Aile çökerse toplum çöker. Biz bu gidişe seyirci kalamayız
  • Dinle
  • A+
    Büyüt
  • A-
    Küçült

Aile, toplumun en güçlü dayanak noktasıydı. Ancak dijital içerikler, bireysel yaşam dayatmaları ve yozlaşan değerler bu yapıyı derinden sarsıyor. Av. Fatma Aba Harmancı, aile kurumuna yönelik saldırıları, toplumu çöküşe sürükleyen sebepleri ve çözüm yoll

Dijital medya, televizyon içerikleri, sosyal medya akımları ve modern yaşamın dayattığı bireysellik gibi unsurları ele alan Harmancı, geleneksel aile bağlarını zayıfladığını, inanç ve ahlak merkezli hayatı, geri plana ittiğini dile getirdi.

Avukat Fatma Aba Harmancı, İLKHA’ya verdiği özel röportajda toplumsal yapının çöküş sürecine girmesindeki temel nedenlere dikkat çekerek “Aile çökerse toplum çöker. Biz bu gidişe seyirci kalamayız.” uyarısında bulundu.

Aileyi hedef alan dijital içerikler yalnızca yapıyı değil, inanç sistemini, ahlaki değerleri ve çocukların geleceğini de sarstığını dile getiren Harmancı “Bugün susarsak, yarın çöküş kaçınılmazdır.” diye ekledi.

Ahlakın, sadakatin ve merhametin temeli ailede atıldığını fakat ne dizilerde ne sosyal medyada ne de gündelik hayatta bu değerlere yer verilmediğini ifade eden Harmancı, dizilerdeki sahte aile tabloları, sosyal medyadaki lüks hayat özendirmeleri ve bireysel yaşam vurgusu toplumun köklü aile yapısını tehdit ettiğini vurguladı.

“Ne yazık ki inanç sistemine büyük bir darbe verildi”

Aile yapısını nasıl olması gerektiğini anlatan Harmancı “Türkiye toplumunda klasik aile yapısı nasıldır? Anne, baba ve çocuklar vardır. Biraz daha ilerletirsek aile büyükleri vardır. Birazcık daha ilerletirsek ‘komşuluk hakkı’ dediğimiz kavram vardır. Bu, oturtulmuş bir birlikteliği de gösteriyor; toplum bilincini, yardımlaşmayı, paylaşmayı, bir olmayı gösteriyor. Birliktelik ve beraberlik duygusuna hâkim bir yapı… Kadına değer verilen ve çocuk eğitimine hassasiyet gösterilen bir yapı… Aile büyüklerine büyük saygı, komşuluk ilişkilerine daha disiplinli ve daha güçlü bağlarla bağlanma yapısı… Yani Türkiye toplumundaki aile yapılanması sistematik olarak bu şekildedir. Bu toplumun bozulmasının en büyük sebepleri, bu ilişkilerin tek tek yozlaştırılmasıdır ne yazık ki. Şimdi dijital içeriklere bakalım. Demin saydık değil mi? Televizyon, film, medya, sosyal medya… Bunlara birer birer bakalım. Şimdi gerçekten uzak aile yapıları resmediliyor. Sosyal medyada bakıyorsunuz ki sürprizler yapılıyor eşe ya da çok pahalı hediyeler getiriliyor, özendiriliyor. Bakın, Aslında aile yapısı böyle olması gerekiyor’ diye. Ve bu resmedilen aileyi gören aile reisi ne yapıyor? Kendini eksik hissediyor: ‘Yapamıyorum, edemiyorum.’ Bir süre sonra ne yapıyor? Çok fazla baskı olunca harama yöneliyor. Örneğin faiz, kredi çekmeleri… Şu anda icra dairelerine gidin, dünyalarca dosya var. Ödenmemiş borçlarla dolu. Nedir bu? Kredi borçlarıdır. Ne yazık ki inanç sistemine büyük bir darbe verildi bu dijital içeriklerle. İnanç sistemiyle nasıl oynandı? Örneğin bir dizi düşünelim. Bu dizide bir hoca tasvir ediliyor ve bu tasvir edilen hoca ne yazık ki sapık gösteriliyor. Algı ne oluşuyor? ‘Hocaların hepsi sapıktır.’ Şu anda sapık diye ifade etmeyelim ama kötü eğilimli bir doktor düşünelim, tüm doktorları aynı kefeye koymamız mümkün mü? Ama toplumumuz ne yapıyor? ‘Hocalarımızın hepsi sapıktır. Aman çocuklarımızı göndermeyelim.’ Ne yaptılar? Cemaat algısını, hoca algısını, hepsini tek tek kırdılar ve inanç sistemini kırdılar.” ifadelerini kullandı.

“İslami aile böyle mi tasvir ediliyor”

Dizi ve filim sektörü üzerinden İslamiyet’e verilen zararı anlatan Harmancı “Bugün biz burada Kızıl Goncalara ve Kızılcık Şerbeti dizilerine dava açıyorsak sebebi İslamiyet’in en kıymetli değerlerine ne yazık ki hakaret etmeleridir. Ve toplumumuz da buna alışkın olduğu için, sevdiği için, yontulmaya hemen o hâle bürünmeye alışkın olduğu için kabul ettiler. ‘Evet, İslamiyet gerçekten böyledir’ dediler. Peki, İslamiyet gerçekten böyle mi? İslam ailesi böyle mi tasvir ediliyor? Tepkiler bile o kadar iç karartıcı ki… Yani bir kesim ‘Bunlar yanlış bir aile profili çiziyor’ derken, diğer kesim ‘Evet, doğru yapıyorlar. Böyle insanlar var. İslamiyet işte böyle yozlaştırılıyor’ demeye başladılar maalesef. Mesela ben bir örnek daha vereyim: Dizi ve film sektörüne, özellikle Yeşilçam. Yeşilçam’ın yaptığı darbeyi Türk toplumuna hiçbir şey yapmamıştır. Örneğin bir karakter getirelim: Şaban, Ramazan Bu karakterlere atfedilen karakteri bir düşünün. Artık insanlarımız çocuklarına Ramazan, Şaban ismini koymuyor. Neden? O karakteri andırdığı için. Bunlar sadece küçük örnekler. Mesela gündüz kuşağı. Şunu da söyleyeyim: Gündüz kuşaklarına bakalım. En çok ahlâkı yerle bir eden, ahlâkın çöktüğünü gösteren sembollerimiz bence gündüz kuşaklarımız. Ne yapıyor? Dede toruna, baba çocuğuna… Allah muhafaza! Bu örnekler o kadar çok arttı ki artık bir dede çocuğunu severken şöyle bir şüpheyle bakıyoruz: ‘Hangi niyetle seviyor?’ Artık bir çocuk seveceğimiz zaman yanaklarından tutarsak ‘Acaba cinsel taciz olur mu, Allah muhafaza?’ algısı oluştu insanlarda. Ve devlet olarak RTÜK ne kadar ceza verirse versin, toplumun bunu izlememesi lazımdır. Toplumun buna tepki göstermesi lazımdır. Toplumsal bilinç: ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.’ RTÜK tepki vermedi, ceza vermedi. Hadi ceza versin… Bir aylık kaldırılsın… Sonra? Peki zihinleri işgal ettikten sonra neye yarayacak ki? Bunlar sadece basit örnekler. Şimdi önce bu terimleri bir öğrenelim. Bu terimler nedir? Önce bireyselcilikten anlatalım. Kavramı neden oluşmuş, nasıl oluşmuş, kendini nasıl göstermiş? Bireyin özgürlüğüne büyük ağırlık veren ve genellikle kendine yeterli, kendi kendini yönlendirebilen, görece özgür ve bireysel endeksli bir kavram. Yani ‘İnsan kendisiyle hayatına odaklansın, yeter.’ Bu ne yapıyor? Toplumsal bilinci ortadan kaldırıyor, birlik duygusunu ortadan kaldırıyor. Bu tıpkı neye benziyor biliyor musunuz? ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.” diye konuştu.

“Bazı akımlar toplum bilincini ortadan kaldırıyor”

Evlilik kurumu ve evlilik kavramlarının ortadan kaldırılmaya çalışıldığını belirten Harmancı “Modern yaşam nedir? Yaşam tarzı. Bir grup oluşturuluyor. Bir kültür veya bireyin ilgi alanı, görüş, davranış ve yönelimleridir. Bir önceki hayata muhakkak eleştiri vardır. Bu hayat modern hayattır, bizden önceki hayat modern hayat değildir, ‘gericidir’ diye bir algı oluşturuluyor. Peki, sekülerizm ne demektir? Bu, toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhani meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareketlerdir. Yani dünyalıktır. Hani biz dinden uzaklaşınca ne deriz? ‘Çok sekülerleşmiş.’ Bu dünyalaşma. Her şeyi dünyaya endeksleme Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama gayesi. Peki bunlar bize neyi getiriyor? Bu akımlar bize neyi getiriyor? Toplum bilincini ortadan kaldırıyor. Bu akımlar ne yazık ki yalnız yaşamaya teşvik ediyor. Evlilik kuramını, evlilik kavramını ortadan kaldırıyor. Bireyselleşen kişi sadece kendine yetecekse o zaman evlilikten bir yarar gelmez ki. ‘Ben evlenip yarın öbür gün o sorumluluktan dolayı sıkıntı yaşayıp boşanacaksam, gerek yok. Bu kadar sıkıntı yaşamama gerek yok. zaten maddi yönden de sıkıntı yaşayacağım. Hiç gerek yok.’ deyip böyle bireyselciliğe yönlendiriyorlar.” şeklinde konuştu.

“Anne mutluysa aile mutludur”

Aile fertlerinin yaptığı şeylerin çocuklarına yansıyacağını ve gelecek nesillerin buna bakarak hareket edeceğini söyleyen Harmancı “Öncelikle kendimizi geliştireceğiz. Ben her zaman şunu derim: Anne mutluysa aile mutludur. Aile mutluysa toplum mutludur. Annenin gerçek manada kendini geliştirmesi, çocuk eğitimine önem vermesi ve demin bahsettiğimiz sekülerizmden uzaklaşması lazım. Yani dünyalık arzulardan uzaklaşması lazım. Birazcık daha örnekleştirelim isterseniz. Şimdi toplum hanımlarını ben birazcık daha iyi tanıdım. Kafe işlettiğim için ve bayanlara yönelik bir kafe olduğu için kadınlarla ikili ilişkilerim birazcık daha kuvvetlendi. Ve toplumun nabzını birazcık daha ölçebildim. Yani nasıl bir seviyedeyiz, onu görebildim. Ne yazık ki seviye ya çok iyiler ya da çok kötüler. Arada bir yerde değiller. Kendimizi geliştirelim kaygısı yok. Bugün burada bir seminerci getirdiğimde, bir psikolog getirdiğimde buna fazla katılım olması gerekirken, ‘Ben her şeyi biliyorum’ algısı var. Sen hiçbir şey bilmiyorsun. Ya da bilsen bile birkaç şey katarsın. Yani bu seminerlerde ileriye yönelik hiçbir şey yok. Sadece şu yemek tarifi nedir, şu dedikoduyu acaba nasıl yayayım, şu kıyafetleri nasıl alayım kaygısı… Yani bu kadar basitleştirme! Kendin bu kadar basit olmamalı. Anne kendini geliştirirse çocuğunu da geliştirir. Bugün ben Filistin davasıyla oturup kalkıyorsam ve aynı şeyi çocuğuma aşılıyorsam, yarın öbür gün cihat ruhuyla hareket edecek olan da benim çocuğumdur. Bu nazarla bakmak lazım. Bugün İslamiyet’in sancağını tutacak toplum kim gösteriliyor? Türkler gösteriliyor, biz gösteriliyoruz. Ama biz o kadar kendimizle haşır neşir olmuşuz ki, o kadar içimizdeki çürükleri ayıklamakla uğraşıyoruz ki artık bir süre sonra İslamiyet’e hizmet etme şuuru kalmamış. Aile zihniyetine ne kadar saldırı olursa olsun bizim direnme gücümüz kalmamış. Diyeceksiniz ki o zaman 'Şuuru kalmamış, alkol mü almış acaba, uyuşturulmuş mu?’ Evet, uyuşturulmuşuz maalesef. Normalleşiyor” ifadelerine yer verdi.

“Bugün bir hanede yanan alev, benim haneme de sıçrayacaktır”

İnsanlık olarak hayasızca yapılan hareketleri geleceğimiz için kabul etmememiz gerektiğini dile getiren Harmancı “Bugün hayasız bir hareket yapılsın, tepki veren yok; başını çevirip gidiyorlar. Geçen gün kayınpederim anlattı, çok üzüldüm. Ama bunu anlatırken de gülerek anlatıyor ne yazık ki. Toplu taşımada seyahat ediyor, bir yere gitmesi gerekiyor kayınpederim. İki genç arkada çok affedersiniz farklı birşey yapıyorlar ama biz el ele tutuşuyorlar diyelim. İlkine bir şey demiyor ama ikincisi yapılınca artık tepki gösteriyor. O tepki gösterince gençler de ‘Niye bize karışıyorsun, burası özgür bir şehir’ demeye başlıyorlar. Özgür bir şehir olsa da senin bu hayasız hareketin kabul edilmemeli. İnsanlar… Siz neden tepki göstermiyorsunuz? Bu yarın öbür gün sizin çocuğunuz olabilir. Yani bizim uyarımız insanlarda ‘Bırakın karışmayın, yapsın’ algısıyla bastırılıyor. Bu çok yanlış. Bugün bir hanede yanan alev, benim haneme de sıçrayacaktır. Neden? Çünkü oradan türeyen anne, oradan türeyen öğretmen, doktor benim çocuklarımla haşır neşir olacak. Ben bu bağı koparamam ki. Sen istediğin kadar bireyselleş, istediğin kadar insanları ayrıştır; illa ki tek noktadayız biz. Bizi yöneten de tek kişi, kurallarımız da tek. O yüzden kadının kendini geliştirmesi lazım. Aile yapılandırmasını elinden geldiğince mücadeleyle ayakta tutması lazım. Zararlı bir şey mi var? Zararlı bir mekân mı var? Gitme o zaman. Zararlı bir yapı mı var? Girme içine o zaman. Ben sırf birkaç dedikodu yapacağım diye çocuğumun eline telefon verip, istediği her türlü zararı almasına göz yumamam. Bu şuura sahip olmamız lazım. Kendimizi geliştirmemiz lazım. Aslında demin saydığımız tüm hususları, konuları bir harmanlayalım. Bunların hepsi zaten belli başlı sebeplerdir. Yani ben bir tek sebebe dayayamam. Toplum olarak zarar görünce de hepimiz zarar görüyoruz ve sebepler de çeşitleniyor.” dedi.

“Aldatmalar çok fazla arttı”

Aile içi iletişim zayıflığı ve boşanma nedenlerinden bahs eden Harmancı “Şimdi Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri nelerdir? Bunların maddelerini ben size sayayım: İlki zinadır, terktir, cana kast, pek kötü muamele, suç işleme veya onur kırıcı davranış, akıl hastalığı, fiilî ayrılık ya da evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma sebepleri sıralanmıştır. Peki, bizim toplumumuzda en çok hangi sebeplerden dolayı boşanma davaları açılıyor? Birincisi zina, ikincisi evlilik birliğinin sarsılması, üçüncüsü psikolojik şiddet, dördüncüsü ekonomik şiddet, beşincisi yine aldatma, sadakatsizlik… Bugün bir telefonla bile ben her türlü hayasızlığı yapabilirim. Zina sadece fiilî bir hareket değildir; aynı zamanda sözle de ilgiyle de olabilir. Ama tabii Türk hukuk sisteminde o fiilin gerçekleştirilmiş olması gerekiyor. Aldatmalar o kadar çok arttı ki, ne yazık ki Urfa gibi bir ilde kadınlar bile artık eşlerini aldatıyor. Sadakat yükümlülüğüne ait olan güven yerle bir oldu. Bugün aldatmayan bir eş görüldüğünde alkışlıyoruz: ‘Tebrik ederim, aldatmamışsın.’ diyoruz. Aslında bu zaten onun görevi, yapması gereken şey. Normali bu. Anormal olan aldatmadır. Zaten aldatan eşi görünce siz yuhalamıyorsanız, ‘Yazıklar olsun bu eşine yaptığın harekete. Yazıklar olsun bu çocuklara gösterdiğin örneğe.’ diye biz yorumlamayıp, onlara kızmıyorsak, tabii ki normalleşir. Çünkü tepkiye göre hareket ediliyor.” diye ekledi.

“Sabah programları ve sosyal medyadaki yalan yanlış içerikler”

Televizyon programları ve dizilerine bakarak yaşamlarına yön vermemeleri gerektiğini belirten Harmancı “Biz demin ne dedik? Sabah programlarındaki örnekler… Böyle hayasız bir arzu ile hareket etme niyetiyle hareket edecek birini düşünelim. Televizyonda sergilenen karakteri görüyor: ‘Evet, çok tepki vermemişler. Tamam o zaman, ben de yapayım.’ diyor. Toplum olarak çökme sebebimiz, kötüyü bizim yerle bir etmememiz. Kabul etmeyeceğiz. Önce bu hayasız bir şeydir, aile yapısını çökertiyor. Biz kabul etmeyeceğiz bunu dememiz lazım. Urfa’mızın da en çok kullandığı yapı ne? Tik Tok. Otobüslerde bizim yer vermeye çalıştığımız dedelerimiz, babaannelerimiz Tik Tok’ta hayasız şekilde dans ediyorlar. Allah hidayet nasip etsin. Öncelikle böyle diyelim. Ama ahlâk yerle bir olmuş. Gülüyorum ama gerçekten ağlanacak bir konu maalesef. Sosyal medyada demin de bahsettik, kötü örnekler var. Mesela bir örnek verelim: Dilan Polat örneği. Dilan Polat örneği o kadar çok özendirildi ki, o kadar çok sevildi, benimsendi ki… ‘Bizden biri’ dediler ve kadını yükselttiler. Sonra ne oldu? Alttan, alttan çıkan davalarla kendini gösterdi. Yani örnek olarak gösterdiğimiz profiller de çok çirkin, fenomenler olarak gösterdiğimiz insanlar da çok çirkin. Benim bahsettiğim bu karakteri örnek almam hem gençlerimiz için hem ailemiz için ağır bir ayıptır. Kendini donatmamış, hiçbir eğitime katkıda bulunmamış, iki lafı bile bir araya getiremeyen insanları biz fenomen olarak baş tacı ediyoruz. Ayıptır ya! Bugün bir hoca hanımefendiyle konuştum, o kadar dolu dolu, o kadar naif bir insan ki… Yani konuşurken eridim resmen. Ne kadar güzel kendini geliştirmiş… ‘Seni örnek alıyorlar mı?’ dedim. ‘Yok.’ Hadi o örneği al! Örnek alınacaksa o hanım kızımızı alın yani.” diye konuştu.

“Gençlerimize evliliği tavsiye edelim”

Karı ve kocaların iletişim zayıflığına değinen Harmancı “Size şöyle bir örnek göstereyim: Yoldan bir tane gelin arabası geçsin, ilk tepki ne olur? ‘De git, rezil ol!’ Büyüklerimiz ne diyor? ‘Evlenip de ne yapacaksın?’ Artık büyüklerimizin nasihatleri de can acıtmaya başladı. Yani teşvik eden bir aile yapısı yok. Geçen gün bir kızımızla konuştuk. Ben birazcık da evliliği teşvik eden bir insanım: ‘Lütfen evlenin, çoğalın. İslam ailesi olsun, örnek gösterelim ve cihat şuuruyla gençler yetiştirin.’ diye çok insanları teşvik etmeye çalışıyorum. İnsanlar bana şunu söylüyor, gençler özellikle: ‘Abla, evliliği güzel gösteren tek kişi sensin. Abla, etrafımızda evliliği güzelleştiren tek kişi sensin.’ Neden? Örnek bir aile, örnek bir çift görmüyorlar. Tabii bunda ben şuna da kızıyorum: Karı koca olarak da iletişimimiz çok zayıfladı. Yani her türlü kavgayı biz üçüncü kişilere yansıtıyoruz. Demin dedik ya, sosyal medyada her şeyi gösteriyoruz, kavgayı bile. Siz sosyal medyada gösteriyorsunuz: ‘Ben kızdım çünkü şu şu sebepten dolayı…’ Senin sosyal bir arkadaşın olmadığı için mecburen sen sosyal platformdaki hayatı gerçek zannediyorsun. Yani ‘meta’ hâline geldi. Senin algıda artık bir bozukluk oluştu. Hangisi sanal, hangisi gerçek, sen o algıdan ayrıldın. O yüzden A’dan Z’ye her şeyi paylaşıyorsun. Ve paylaşmaman gereken mahrem duyguları da paylaştığın için artık bir süre sonra kemerler kopuyor.” şeklinde konuştu.

“Eşlerle iletişimi kuvvetli ve düzgün kuralım”

Çiftlerin öncelikle evliliklerini İslam hukukuna uygun olarak inşa etmesi gerektiğine dikkat çeken Harmancı “Bugün her evlilikte, her çiftte tartışma oluyor. Bunu yönetmek önemli. Bir psikoloğu dinledim geçen gün, şunu söylüyor 20 yıllık bir çift düşünün, bir de 2-3 yıl evlenmiş sonra boşanmış bir çift düşünün. Problemler hep aynı. Sadece 20 yıl evliliğini sürdüren kişiler o problemleri yönlendirebilmişler, yönetebilmişler. Onları ağırlık hâline, yük hâline getirmemişler. Yani bizim öncelikle bireysel olarak kendimizi geliştirmemiz lazım. Eşimizle muhabbetimizi düzeltmemiz lazım. Bugün eşimin çok affedersiniz çocuklarımın yanında bana bağırması, çocuklarımın tutumunu da değiştirir. Yarın öbür gün ‘Babam anneme bağırıyordu, biz de bağıralım.’ der. Ve sonra hayasız evlatlar yetişir. O yüzden eşlerimizle iletişimimizi kuvvetli, düzgün kuracağız. Böyle, böyle bir sorun olduğunda birlikte halledeceğiz. Üçüncü kişileri dâhil etmeyeceğiz. Üçüncü kişileri dâhil etme sebeplerimiz ancak şunlar olursa dâhil edeceğiz: Bugün boşanma niyetiyle çiftler geldiğinde bizler diyoruz ki, ‘Aile büyükleriniz ne yaptı? Aile büyükleriniz araya girdi mi. Aile büyükleri de çok hatalı. Çift olarak öncelikle İslam hukukuna uygun yaşanma tarzını hayata geçirirse bir erkek, zaten hanımına emanet nazarıyla bakıp el üstünde tutacaktır. Hanımı da o nazarla eşine hürmet edecek ve sorunlar her ne olursa olsun, güzel bir şekilde çözülecektir. Elbette her hanede psikolojik sorunlar da olur, ekonomik sorunlar da olur. Ama bunu sırt sırta verip halletmek lazım. Bunu sancılı hâle getirmemek lazım. Evliliği lütfen güzelleştirin. Evliliğin güzel yanlarını anlatın gençlerimize, kolaylaştırın.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)

Suriye'den işgal rejimine uyarı: "Topraklarımızı savunma hakkımızı saklı tutuyoruz"

15 Temmuz'un 9. yılında Batman'da anma programı düzenlendi

Ensarullah'tan siyonist hedeflere iki operasyon

Gazze Sağlık Bakanlığı: Binlerce hastanın hayatını tehdit eden yakın bir felaket kapıda

Lahey Grubu, işgal rejimine yönelik BM mahkemesi kararlarının uygulanmasını talep ediyor

Trump, Ukrayna çatışmasında hiçbir tarafı desteklemediğini söyledi

İstanbul'da 2 işçi doğal gaz borusunun patlamasıyla yaralandı

Türkiye Judo Şampiyonası 72 ilden 1344 sporcunun katılımıyla Mardin’de başladı

İşgal medyası: Ordu, Gazze’de bataklığa saplandı!

Süveyda’da ateşkes ilan edildi

Kassam komutanı: Direniş, yerli üretime ve kendi gücüne dayanıyor

YÖK, FETÖ bağlantılı yurt dışındaki üniversitelerin kara listesini duyurdu

BM: Sudan'da şiddet ve yağışlar insani krizi derinleştiriyor

Dışişlerinden işgalci rejimin Suriye saldırılarına tepki

Şanlıurfa'da, 15 Temmuz'da hayatını kaybedenler için mevlit ve hatim programı düzenlendi

İslami çalışmanın Gazze’deki ilk öncülerinden El Ğul şehit edildi

BAE Devlet Başkanı, Türkiye'yi ziyaret edecek

Çanakkale ve Bolu’da orman yangını

Gazi Yaşargil Hastanesi’nde Çay Bahçesi ve Kafeterya Eksikliği Tepkilere Neden Oluyor

Bazı şehirlerde kuvvetli yağış bekleniyor

Siirt’te 15 Temmuz şehitleri için mevlit ve hatim duası okundu

Kurtalan-Batman karayolunda otomobil tarlaya uçtu: 1 yaralı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 15 Temmuz Destanı milletçe yenilmez olduğumuzun son örneğidir

Av. Harmancı: Aile çökerse toplum çöker. Biz bu gidişe seyirci kalamayız

Cizre’de sıcaklar 50 dereceye yaklaştı: Vatandaşlar "afet bölgesi" ilanı istiyor

Şanlıurfa'da minibüs ile otomobil çarpıştı: 5 yaralı

15 Temmuz şehidi Karaaslan kabri başında anıldı

HÜDA PAR'dan 15 Temmuz mesajı: 15 Temmuz, aziz ve inançlı milletimizin ortak zaferidir

Sivas'ta kavşakta meydana gelen kazada 6 kişi yaralandı

15 Temmuz'da tankın ezdiği araç Bursa'da sergileniyor

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku

ŞEHİR HABERLERİ


Suriye'den işgal rejimine uyarı: "Topraklarımızı savunma hakkımızı saklı tutuyoruz"

15 Temmuz'un 9. yılında Batman'da anma programı düzenlendi

Ensarullah'tan siyonist hedeflere iki operasyon

Gazze Sağlık Bakanlığı: Binlerce hastanın hayatını tehdit eden yakın bir felaket kapıda

Lahey Grubu, işgal rejimine yönelik BM mahkemesi kararlarının uygulanmasını talep ediyor

Trump, Ukrayna çatışmasında hiçbir tarafı desteklemediğini söyledi

İstanbul'da 2 işçi doğal gaz borusunun patlamasıyla yaralandı