13989,52%-0,14
42,94% 0,04
50,55% -0,02
6065,11% 1,38
9945,44% 1,10
Esirler ve Özgürleştirilenler Heyeti, Filistinli Esirler Kulübü ve Vicdan (Ed-Damir) Esir Destek ve İnsan Hakları Kurumu’nun yayımladığı ortak raporda; toplanan belgeli tanıklıklar ve maddi delillerin, esirlerin bedensel ve psikolojik olarak kasıtlı biçimde hedef alındığını doğruladığı belirtildi.
Rapora göre bu politika; işkence, aç bırakma, tedaviden mahrum etme, tecrit ve hayatlarını tehdit eden uygulamaları kapsıyor.
Raporda ayrıca, işgal rejiminin Kudüs ve Batı Şeria’da sistematik alıkoyma kampanyalarını sürdürdüğü, soykırım suçunun başlangıcından bu yana çocuklar, kadınlar, gazeteciler ve sağlık çalışanlarını da kapsayan yaklaşık 21 bin alıkoyma vakasının kaydedildiği, serbest bırakılmış esirler ile Filistinli dayanışmacıların da hedef alındığı vurgulandı.
Esir kurumları, 2025 yılı içinde 600’ü çocuk, 200’ü kadın olmak üzere, 7 binden fazla alıkoyma belgelendiğini, bunun alıkoymanın intikam ve baskı aracı olarak kullanılmasında eşi görülmemiş bir tırmanışı yansıttığını aktardı.
Verilere göre, cezaevlerindeki esirlerin yüzde 49’u suçlama ya da yargılama olmaksızın keyfî biçimde tutuluyor. Bunların arasında 3 bin 350 idari esir ile işgal rejimi yasalarına göre “yasa dışı savaşçı” olarak sınıflandırılan bin 220 kişi bulunuyor. Ayrıca onlarca çocuk ve kadının idari esirliği sürüyor.
Takas anlaşmaları ve işkence yöntemleri
2025 yılı boyunca gerçekleştirilen çeşitli takas anlaşmalarıyla 3 bin 745 esir serbest bırakıldı. Buna ek olarak 2023 anlaşması kapsamında 240 çocuk ve kadın esir tahliye edildi. Böylece soykırımın başlangıcından bu yana serbest bırakılan esirlerin sayısı 3 bin 985’e ulaştı; bunların 383’ü zorla Filistin dışına sürgün edildi.
Buna rağmen işgal organları, aralarında Vail el-Cağub’un da bulunduğu serbest bırakılmış esirleri tekrar alıkoyma ve darp etme yoluyla hedef almaya devam etti.
Esir kurumları, işgal rejiminin, alıkoymanın ilk anından hapishanelerdeki uzun alıkoyma dönemlerine kadar esirlere yönelik kullanmadığı hiçbir işkence yöntemi bırakmadığını belirtti.
Bu uygulamalar arasında fiziksel ve psikolojik işkence, aç bırakma, tedaviden yoksun bırakma, bireysel ve toplu tecrit, cinsel saldırılar, hastalıkların işkence aracı olarak kullanılması ve günlük denetimler ile aşağılayıcı aramalar yoluyla psikolojik yıldırma yer alıyor. Bu süreçler sonucunda aralarında 17 yaşındaki çocuk Velid Halid Ahmed’in de bulunduğu onlarca esir şehit oldu.
Esirlerin aile ziyaretleri engelleniyor, avukatlara erişime sıkı kısıtlamalar getiriliyor; işgal rejimi yargısı ise, failleri hesap vermeye götürmeyen göstermelik soruşturmalarla işbirlikçi rolünü sürdürerek sistematik cezasızlığı pekiştiriyor.
Cezalandırıcı yasalar
Soykırım suçunun ardından işgal rejimi, 30’u aşkın yeni yasa ve ırkçı düzenlemeyle politikalarını sertleştirdi. Bu düzenlemeler apartheid sistemini pekiştiriyor ve esirlerin yanı sıra genel olarak Filistinlilerin temel haklarını aşındırıyor.
Bu yasalar arasında Filistinlilere idam cezası öngören tasarı, “kışkırtma”yı suç sayan düzenlemeler, vatandaşlıktan çıkarma, zorunlu ikamet ve çocuklara yönelik uzun süreli alıkoymaları yasallaştıran hükümler bulunuyor.
Esir kurumlarının raporunda, işgalin; belgelemeyi engelleme, avukatlara erişimi kısıtlama ve delilleri gizleme gibi uygulamalardan oluşan kapsamlı bir dokunulmazlık sistemi sayesinde cezasız kalmayı sürdürdüğü, bunun da ihlallerin önünde hiçbir hukuki engel bırakmadığı belirtildi.
Ayrıca ABD’nin, bazı Filistinli insan hakları kuruluşlarını hedef alarak işgal suçlarını ifşa etme rollerini tasfiye etmeye çalıştığına dikkat çekildi.
Kurumlar, uluslararası toplumun soykırımı durdurmak ve esirleri korumak için harekete geçmesi; hasta, yaşlı, çocuk ve kadın esirlerin serbest bırakılması, uluslararası heyetlerin ve avukatların cezaevlerine tam erişiminin sağlanması, suçların Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşınması ve sorumluların yargılanması çağrısında bulundu.
Ayrıca esir kurumları, idam yasası tasarısına karşı olduklarını, kabul edilmesi halinde Knesset’in terörist bir kurum olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. İşgale karşı ekonomik, kültürel ve akademik boykot uygulanmasını ve evrensel yargı yetkisinin failler hakkında işletilmesini talep etti.
Son olarak, Filistinli esirlere yönelik suçların sürmesinin insan hakları ve uluslararası hukuk açısından doğrudan bir tehdit oluşturduğu, işgalcilere yönelik cezasızlığın sona erdirilmesi ve esirlerin korunması için uluslararası toplumun acil ve etkili bir şekilde harekete geçmesi gerektiği yinelendi. (İLKHA)