• BIST 100

    10871,08%0,16
  • DOLAR

    41,96% 0,20
  • EURO

    48,86% 0,00
  • GRAM ALTIN

    5297,50% -1,19
  • Ç. ALTIN

    8940,57% -2,00

FIHRC Dr. Ammar Al-Dwaik: Gazze, uluslararası hukukun varlık sınavıdır

28 Ekim 2025, Salı 09:30
28 Ekim 2025, Salı 09:30
FIHRC Dr. Ammar Al-Dwaik: Gazze, uluslararası hukukun varlık sınavıdır
  • Dinle
  • A+
    Büyüt
  • A-
    Küçült

Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü Dr. Ammar Al-Dwaik, Gazze’de yaşananların yalnızca bir insani felaket değil, uluslararası hukuk sisteminin meşruiyeti için de bir sınav olduğunu belirterek, “Soykırım bugün yeni bir aşamaya, inkâr aşama

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından düzenlenen panelin moderatörlüğünü TİHEK İkinci Başkanı Muhammet Ecevit Çartı yaptı.

Panelde; Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü (Palestinian Independent Commission for Human Rights - FIHRC) Dr. Ammar Al-Dwaik “Soykırım Suçu ve Uluslararası Hukuk Normlarının Erozyonu”, Anadolu Ajansı Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan “Kanıt: Gazze Soykırımının Delilleri” ve Türk Kızılay Genel Sekreter Yardımcısı Şükrü Can ise “Bir Soykırım Metodu Olarak Aç Bırakma” başlıklı sunumlarını gerçekleştirdi.

Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü Dr. Ammar Al-Dwaik, "Burada konuşma imkânı verdikleri için başta Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun kıymetli Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’a ve önceki başkanı Muharrem Kılıç’a teşekkürlerimi; adalete olan sarsılmaz bağlılıkları ve Filistin halkıyla dayanışmaları için de derin şükranlarımı sunuyorum. Genellikle ülkelerin bu tür insan hakları ve eşitlik alanında faaliyet gösteren temel kurumları, kendi iç işleriyle alakadar olurlar ve onlara odaklanırlar. Ancak Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Filistin meselesinin gündemde kalmasına ve uluslararası düzeyde konuşulmasına büyük katkıda bulundu. Kendilerine ek çabaları için derin şükranlarımızı sunuyoruz." dedi.

"Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun hikâyesi, soykırımın gerçekliğini de yansıtıyor"

Al-Dwaik, "Bu vesileyle, 2010 yılındaki Özgürlük Filosu’nda (Mavi Marmara) hayatını kaybeden şehitleri rahmet ve minnetle anıyoruz. Ayrıca Eylül 2024 yılında barışçıl gösteriler sırasında gözaltına alınan ve tutuklanan Türk-Amerikan aktivist Ayşenur Hanımefendi’yi de minnetle yâd ediyoruz. Türkiye Eşitlik Kurumu’nun Filistin’deki muadili olarak nitelendirebileceğimiz Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu adına konuşmaktayım. Aslında Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun hikâyesi, soykırımın gerçekliğini de yansıtıyor. Gazze’deki iki ofisimiz tamamen yerle bir edildi. 17 personelimizin tamamı maalesef yerlerinden edildi. Bazıları evlerini, bazıları ise akrabalarını ve sevdiklerini kaybetti. Ayrıca Gazze Şehri Direktörümüz Rafat Salha da geçen ocak ayında tüm ailesiyle birlikte şehit oldu. Ancak bizler misyonumuza devam ettik ve çalışmalarımızı sürdürdük." ifadelerine yer verdi.

"Binden fazla mağdurun ifadelerini topladık"

Filistin'de yaşanılan mağduriyetlere değinen Al-Dwaik, "Binden fazla mağdurun ifadelerini topladık, derledik ve yaşanan birçok insan hakları ihlalini kanıtlarıyla birlikte belgeledik. Bu ihlaller arasında kasıtlı öldürmeler, cinsel sömürü ve istismarlar, maalesef tecavüz vakaları ve yerinden edilmiş insanlara yönelik çeşitli insan hakları ihlalleri kanıtlarıyla beraber topladık derledik ve bunları Uluslararası Ceza Mahkemesi nezdinde davayı temsil eden Güney Afrika’nın hukuk ekibiyle paylaştık. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne, israilli siyasi ve askerî liderleri liderlerin 500’den fazla soykırımcı ifadesini belgeleyen bir bildirimde bulunduk." şeklinde belirtti.  

"Gazze'deki soykırım aslında Ekim 2023’te başlamadı"

Konuşmasının devamında Al-Dwaik, şunları aktardı:

"Kıymetli dostlar, soykırımı bir süreç olarak anlamak gerekir. Soykırımı anlamak için onu tek bir olay olarak değil, bir süreç olarak görmeliyiz. Bir akademisyen 2012 yılında yayımladığı bir makalesinde açıkladığı gibi, soykırım birdenbire meydana gelmez; tedricen ilerleyerek zaman içerisinde meydana gelir. Gazze'deki soykırım aslında Ekim 2023’te başlamadı. Bu süreç, yıllarca süren insanlıktan çıkarma, en temel ihtiyaçlardan ve haklardan yoksun bırakma, yapısal ayrımcılık ve tedricen ilerledi. Ekim ayı sadece bu soykırımın en acımasız aşamasını ortaya koydu, ancak süreç çok öncesinde başlamıştı. Ayrıca 7 Ekim ateşkesiyle de soykırım sona ermiş değildir. 'Ateşkes' kelimesi bizi aldatmamalı, yanıltmamalıdır. Elbette kitlesel ölümlerin ve bombardımanların olmadığı her anı memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bugün soykırım hâlâ devam ediyor. Ateşkesin başlangıcından bu yana 50'den fazla Filistinli öldürüldü. Ancak daha büyük bir korku söz konusu: En temel insan ihtiyaçlarına erişim engellenmektedir. Bugün hâlâ Gazze’ye giren çıkan her şey kontrol edilmektedir. 150 binden fazla yaralı, temel tıbbî müdahale imkânlarından yoksun şekilde yaşam mücadelesi vermektedir. 250 binden fazla kronik hasta da çeşitli hastalıklar sebebiyle tedaviye erişim imkânından mahrum kalmaktadır."

"Bu aşama, 'soykırımın inkârı' aşamasıdır"

Al-Dwaik, "Dediğiniz gibi, soykırım bugün de devam ediyor ve yeni bir aşamaya gelmiş durumda. Bu aşama, 'soykırımın inkârı' aşamasıdır. Soykırımın inkârı suretiyle, soykırımın failleri hesap vermekten kurtarılmaya çalışılmakta; aynı zamanda soykırımın mağdurları ve bu koşullarda yaşamaya mecbur kalan insanların toparlanmasına, yeniden güvenlik içinde bir hayat kurmalarına da imkân verilmemektedir. Bu inkâr, aynı zamanda soykırımın yarattığı koşulların devam etmesine ve kalıcı hale gelmesine hizmet etmektedir. israil, bu politikalarına devam ederek Filistinlileri yerlerinden etmeye zorlamak için her türlü baskıyı sürdürmektedir. Buradaki amaç; bölgeyi yaşanmaz hale getirerek insanları göçe zorlamak ve orayı tamamen kendi halkından arındırılmış, Musevi-israilli çoğunluğun yaşadığı bir bölge haline getirmeye dönük her türlü baskı politikasını sürdürecektir." şeklinde belirtti.   

"Gazze bugün uluslararası hukuk açısından da bir turnusol kâğıdı"

Devamında Al-Dwaik, şunları aktardı:

"Gazze bugün aynı zamanda uluslararası hukuk açısından da bir turnusol kâğıdı, bir test vakası niteliğindedir. Bugün Gazze sadece bir felaket değildir. Uluslararası hukukun hayatta kalabilmesi için test edilmiş bir alandır. Bütün çeşitli kurum, kuruluşları, sözleşmeleri ve anlaşmalarıyla uluslararası hukuk, Filistin’de bir var olma sınavı vermektedir. Ancak bu noktada başarısızlığın nedenlerine dair daha açık açıklamalara ihtiyacımız vardır. Bu başarısızlık, uluslararası kurumların hiçbir şey yapmamasından veya uluslararası hukukun zayıflığından kaynaklanmamaktadır. Aksine, uluslararası kuruluşlar kendi yetki sınırları dâhilinde harekete geçmişlerdir. Uluslararası Ceza Mahkemesi, israil başbakanı ve önceki savunma bakanı da dâhil olmak üzere bazı israilli liderler hakkında tutuklama emirleri çıkarmıştır. Uluslararası Adalet Divanı ise hem soykırım davasında hem de işgalin yasa dışı olduğunu ilan eden danışma kararında tarihî kararlar vermiştir. Sorun, bu uluslararası kuruluşlarda değil; uluslararası sistemin işleyişindedir. Bazı ülkeler, veto yetkilerini kullanarak soykırımın faillerini korumakta ve hesap sorulmasını engellemektedir."

"Günümüzde eşi benzeri görülmemiş bir durum yaşanmaktadır"

Devamla Al-Dwaik, "Ayrıca sorun birçok hükümetin maalesef ikiyüzlülüğünden kamuoyu önünde insan haklarını savunan ancak kapalı kapılar ardında israil ile derin askerî, ekonomik ve istihbarî iş birliklerini sürdüren devlet ve hükümetlerde sorun. Üçüncü olarak sorun, uluslararası kurumlara yönelik koordineli bir siyasi saldırı söz konusudur. Bu saldırılar, uluslararası hukuk düzeninin geri kalanının da ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Günümüzde eşi benzeri görülmemiş bir durum yaşanmaktadır: Amerika Birleşik Devletleri gibi bir ülke, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve BM kurum ve kuruluşlarına karşı yaptırımları gündeme getirip bunları uygulamaya çalışmakta." dedi.

"Filistinli mültecilere sağladığı temel insani yardımlar israil yasa dışı faaliyet olarak nitelendirilmektedir"

Al-Dwaik, "ABD Kongresi’nin aldığı bir karara göre, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanan ABD vatandaşları veya ABD’nin müttefiki ülkelerin vatandaşları hakkında kullanılabilecek herhangi bir beyanatı, kanıtı veya bilgiyi paylaşan kişi ve kurumlara yaptırım uygulanabilecektir. Bu da şu anlama gelmektedir: Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi kapsamındaki herhangi bir sanığa ilişkin bilgi veya belge paylaşan kişi ve kurumlar örneğin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu gibi birçok kuruluş yaptırım tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır. Yine tarihte görülmemiş bir şekilde, Birleşmiş Milletler’e bağlı Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) yasa dışı örgüt olarak ilan edilmekte; Filistinli mültecilere sağladığı temel insani yardımlar israil yasa dışı faaliyet olarak nitelendirilmektedir." şeklinde belirtti.

"Uluslararası hukuk son derece kıymetli ve önemlidir"

Uluslararası hukukun önemine vurgu yapan Al-Dwaik, "1945 yılında, İkinci Dünya Savaşı’nın yaşananların ve yaşanan yıkımın üzerinden çıkarılacak derslerle inşa edilen sistemin bugün ortadan kaldırılmak istendiğini görmekteyiz. 1945'in trajedilerin üzerine bina edilmiş birçok kurum ve kuruluş Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurum ve kuruluşlar bugün, başta ABD olmak üzere belirli güç odakları tarafından ortadan kaldırılmaya dönük çabalar söz konusudur. Bu da dünyanın yaşadığı trajedilerden yaşadığı bütün bu mezalimlerden çıkarması gerektiği dersi çıkarmadığını yönelmesi gereken yönün tam tersine ilerlemekte olduğunu göstermektedir. Uluslararası hukuk son derece önemlidir; çünkü güçlü ile güçsüzün birbiriyle konuşabilmesini sağlayan dildir. Bugün bizim geliştirmekte olduğumuz anlatı, insanlığın yanında yer alan bütün ülkelerle, kurumlarla ve bireylerle birlikte geliştirdiğimiz ortak bir savunuculuk dilidir. Uluslararası hukuk son derece kıymetli ve önemlidir." diye konuştu.

"BM nezdinde bugün istişare edilen ve gündemde olan 'Pact for the Future' adlı belge son derece önemlidir"

Al-Dwaik, "Birkaç öneriyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Bunlardan ilki, Türkiye’nin gerek jeopolitik konumu gerekse bugün üstlendiği siyasî misyon itibarıyla çok önemli bir ülke ve bu anlamda sadece Filistin davasına ve Filistin'deki yaşananların adaletin tesisine dönük değil aynı zamanda bununla birlikte uluslararası hukukun korunması ve dünyanın her tarafındaki mazlumların sesinin duyurulması anlamında Türkiye’nin ve onun İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu gibi kurum ve kuruluşlarının oynaya bileceği çok önemli merkezi bir rol olduğuna inanmaktayım. Birleşmiş Milletler nezdinde bugün istişare edilen ve gündemde olan 'Pact for the Future – Gelecek Paktı' adlı belge son derece önemlidir. Savunulması ve hayata geçirilmesi ihtiyaç vardır. Bu belge, Birleşmiş Milletler organlarının karar alma süreçlerinin yeniden reforme edilmesini, veto yetkisinin tekrar gözden geçirilerek daha adil ve günümüzün sorunlarına cevap olabilecek bir sistemin tesisini öngörmektedir. Ayrıca dünyanın bugün karşı karşıya bulunduğu birçok soruna karşı çözüm önerileri içermektedir. Bu belge aynı zamanda birçok ırkçı ve popülist siyasi liderin başta Trump ve benzerleri olmak üzere geliştirmekte olduğu söylemlere ve eylemlere karşı, 'Pact for the Future' dökümanı uluslararası hukuku ve sistemi ayakta tutacak öneriler içermektedir." şeklinde aktardı.  

"İkili ilişkiler söz konusu olduğunda, israil ile ekonomik ilişkilerin kesilmeli"

Uluslararası mecralar Filistin lehine israil aleyhinde oy kullanmakta olduğuna dikkat çeken Al-Dwaik, "Aynı zamanda bir başka önemli mesele de çok taraflı katmanlardaki davranışların ve söylemlerin, ikili ilişkilerde de tutarlılık arz etmesi. Bugün gördüğümüz birçok ülke, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu veya diğer uluslararası mecralarda Filistin lehine, israil aleyhine oy kullanmakta el kaldırmakta ama bunların ikili ilişkilere de yansıtılması ve uygulanmasına ihtiyaç var. İkili ilişkiler söz konusu olduğunda, israil ile ekonomik ilişkilerin azaltılması ya da kesilmesi; silah ticaretinin sonlandırılması, silah ambargoların uygulanması, boykot ve protestolar ikili ilişkiler düzeyinde de çok taraflı ilişkilerde gösterilen davranış ve tutumlarla tutarlı yaklaşımın benimsemeye ihtiyaç vardır." dedi.

"israilin yaptıklarının yanına kâr kalmaması ve bu yaptıklarının bedelini bir nebze olsun ödeyebilmesi için somut olarak bir şeylerin eyleme dönüştürülmesi gerekiyor"

Son olarak Al-Dwaik, şunları aktardı:

"Sözlerimi sonlandırırken, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ne; Türkiye’deki insan hakları kuruluşlarına, örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına, dayanışma platformlarına ve tüm Türk halkına teşekkürlerimi ve minnettarlığımı ifade etmek isterim. Düzenledikleri farkındalık kampanyaları ve gerçekleştirdikleri çeşitli programlarla çok önemli katkılarda bulundular. Özellikle boykotlar, yaptırımlar ve protestolar noktasında günkü bunlar gerçekten bir şeyleri değiştirebiliyor. Ve israilin yaptıklarının yanına kâr kalmaması ve bu yaptıklarının bedelini bir nebze olsun ödeyebilmesi için somut olarak bir şeylerin eyleme dönüştürülmesi gerekiyor. Bu noktada da boykotlar, yaptırımlar ve toplum nezdinde mahşeri vicdanda mahkum edilmesi son derece önemlidir. Kıymetli dostlar, sözlerimi tamamlarken bir kez daha teşekkür etmek isterim. Çünkü israil zulmünün en yoğun yaşandığı zamanda, Filistin’de en büyük trajedilerin yaşanırken; oradaki mağdur ve mazlum insanlar, kendileriyle dayanışma gösteren  Türk halkı gibi dost ve kardeş ülkelerdeki ayağa kalkan onlar için sesini yükselten insanların duymaktan insanların kendileriyle dayanışma içerisinde olduklarından ümit var oldular. Bir nebze bunlara tutunarak var olma mücadelecinin devam ettirebildiler. Zulmün en karanlık olduğu zamanda hakkın ve haklının sesi olduğunuz için teşekkür ederim."

“Kanıt” kitabı ve uluslararası davalar

Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Özhan, AA'nın, Ekim 2023'ten sonra, özellikle ilk bir yıl en ağır şartlarda Gazze'de çalışan uluslararası bir haber ajansı olduğunu belirtti.

Bu bir yılın sonrasında konuyla ilgili uluslararası bir kamuoyu oluştuğunu ifade eden Özhan, "Geçmişte tahayyül edemeyeceğimiz insanlar, tahayyül edemeyeceğimiz platformlarda Gazze ve Filistin halkının varlığına dönük yürütülen soykırım ve yok etme politikalarına karşı israile doğrudan ve açıktan eleştiri oklarını çıkardılar." şeklinde konuştu.

"israil devleti, israil ordusu, israil siyasetçileri bir daha tarihlerinden silemeyecekleri büyüklükteki bir lekeyi kendi ülkelerinin, vatandaşlarının, çocuklarının bakiyesine yazmış bulunmakta." ifadelerini kullanan Özhan, dünya kamuoyunun da bunu hafızalara kazıdığını söyledi.

Gazeteciliğin ağır yükünü taşımaya çalıştıklarını vurgulayan Özhan, ilk bir yıl içerisinde 2 Anadolu Ajansı serbest habercisinin İsrail saldırılarında hayatını kaybettiğini hatırlattı.

İşgal güçlerinin saldırılarında kadınları ve çocukları ayırmadığını hatırlatan Özhan, Gazze'de yaşananları kayıt altına aldıklarını belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanı'mızın konuşmalarında da ifade ettiği gibi, 'Çocukları öldürerek, en iyi yaptıkları şeyi yapacaklarını bilerek' harekete geçtik." dedi.

Özhan, AA'nın "Kanıt" isimli kitabında İsrail'in işlediği soykırım suçlarının belgelendiğini ve kitabın 9. baskısını gördüğünü aktardı.

Uluslararası Adalet Divanı'nda israile karşı açılan davada AA'nın Kanıt kitabının da yer aldığını hatırlatan Özhan, "israilin gerçekleştirdiği soykırım artık nesiller boyu insanlığın belleğinden silemeyecek noktaya geldi" diye konuştu.

Özhan, 'ateşkes' süreci olarak adlandırılan dönemde Gazze’de insanların açlıktan hayatını kaybettiğini ve Anadolu Ajansının bunu belgelediğini söyledi. Bu fotoğrafların büyük yankı uyandırdığını belirten Özhan, Time dergisinin kapağına taşınan bir karede de AA muhabirinin imzası olduğunu ifade etti. Söz konusu muhabirin tehditler aldığını da ekledi.

Gazze’de açlık ve insani kriz derinleşiyor

Türk Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreter Yardımcısı Şükrü Can ise Gazze'deki insanların yalnızca silahla değil, açlıkla da teslim alındığını, gıda, su ve ilaç gibi temel ihtiyaçların sistemli bir yok etme aracına dönüştürüldüğünü, milyonlarca insanın yaşamın en temel koşullarından yoksul bırakıldığını vurguladı.

Gazze'nin uzun süredir abluka ve devam eden çatışmalar nedeniyle derin bir insani yıkımla karşı karşıya olduğunun altını çizen Can, özellikle çocukların ciddi yetersiz beslenme riski altında olduğunu, gıdanın yanı sıra temiz suya erişimin ciddi şekilde kısıtlandığını, sağlık altyapısının büyük ölçüde zarar gördüğü ve sağlık hizmetlerine erişiminin son derece zorlaştığını kaydetti.

Bu durumun bulaşıcı hastalık yayılmasını hızlandırdığına ve ölüm oranlarını artırdığına işaret eden Can, "Bu insani kriz yalnızca bugünle sınırlı kalmayacak. Yetersiz beslenme ve sağlık hizmetlerine erişim eksiklikleri Gazze halkının yaşamını olumsuz etkilemekte, eğitim ve ekonomik kalkınmayı engellemekte ve bölgenin uzun varlığında geleceğini tertip etmektedir. Tüm bu insani kriz sistemli abluka, kuşatma ve askeri politikaların doğrudan sonucudur." diye konuştu.

İnsani yardım hakkına yönelik saldırılar olduğunu, insani yardım kuruluşlarının çalışmalarının sistematik olarak zorlaştırıldığını belirten Can, "7 Ekim 2023'ten bugüne 565 insani yardım görevlisi yaşamını yitirmiştir. Gıda, su ve ilacı ulaştırmak için, tüm kuralların müsaade ettiği durumda bir gönüllünün şehit olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu insanlık tarihinde görülmemiş bir durum." ifadelerini kullandı.

Türk Kızılay'ın bölgede her gün 30 bine yakın insana yemek dağıttığını aktaran Can, insani yardımlara yönelik çalışmaların sürdürüldüğünü dile getirdi.

Panel; Peygamber Sevdalıları Ankara Derneği'nden Öğretim Görevlisi Av. Hasan Bozdaş, “Gazze’deki Açlık Politikası ve Uluslararası Aktivizmin Konumlanışı” başlıklı konuşması Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Hasan Basri Bülbül, “UNRWA’yı Kurtarmak: UAD’nin 2025 Danışma Görüşü Işığında Filistin’de BM’nin İnsani Yardım Faaliyetleri” başlıklı sunumlarıyla devam etti. (İLKHA)

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine doğru sağlam adımlarla ilerliyoruz

Yılların yol sorunu, Kızılkaya’nın kararlı çalışmasıyla çözüldü

Bakan Yumaklı: Deprem bölgesinde barajlarda olumsuzluk tespit edilmedi

Bursa'da DAİŞ operasyonu: 18 gözaltı

Kocaeli’’de 2 kişiyi öldürmeye teşebbüs eden şüpheli tutuklandı

Türkiye'den Kamboçya ve Tayland arasındaki ortak bildiriye destek

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz Riyad'da: Güvenilir bir üretim ve lojistik üssü olmayı sürdürüyoruz

192 milyon liralık yardımla Gazze'ye umut taşıdılar

Almanya Başbakanı Merz, Türkiye'yi ziyaret edecek

Diyarbakır Sağlık Müdürlüğü hakkında mobbing ve usulsüzlük iddiaları

Yatağan Girme Barajı’nda su tutulmaya başlandı

Umut Kervanı, Kozan’da muhtaç ailelere gıda yardımı yaptı

Gazze'de işgalin teslim ettiği kimliği belirsiz 41 ceset defnedildi

Gazze’de El-Kâtibe Meydanı’ndan 60’tan fazla şehidin cenazesi çıkarıldı

Gazze’de 70 binden fazla hepatit vakası tespit edildi

Soğuk algınlığında ilk 24 saatteki önlemler sürecin seyrini değiştirebilir

Peygamber Sevdalıları Vakfı Onursal Başkanı Göktaş: Siyonizm çökecek, İslam yükselecek

Diyarbakır'da ihtiyaç sahibi aileler yararına kurulan kermes devam ediyor

Vatandaş'tan Adana Büyükşehir Belediyesine çağrı: Kararı geri alın!

Mersin'de uyuşturucu operasyonları: Bir haftada 577 şüpheli yakalandı

Rusya, Ukrayna’nın SİHA üssünü vurduğunu duyurdu

Sağlık için büyük öneme sahip olan spor nasıl yapılmalı?

Diyarbakır’da uyuşturucu operasyonu

İşgalciler, Cenin kentinde 3 Filistinliyi şehit etti

Kasten öldürme ve uyuşturucu suçlarından aranan 68 şahıs yakalandı

Soğuk algınlığından korunmak için neler yapılmalı?

Diyarbakır’da kaçakçılık operasyonunda çok sayıda silah ve kaçak malzeme ele geçirildi

Adana’da balkondan düşen genç kız hayatını kaybetti

Karadeniz kıyıları için kuvvetli yağış ve fırtına uyarısı

Diyarbakır’da eş zamanlı silah operasyonu

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku

ŞEHİR HABERLERİ


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine doğru sağlam adımlarla ilerliyoruz

Yılların yol sorunu, Kızılkaya’nın kararlı çalışmasıyla çözüldü

Bakan Yumaklı: Deprem bölgesinde barajlarda olumsuzluk tespit edilmedi

Bursa'da DAİŞ operasyonu: 18 gözaltı

Kocaeli’’de 2 kişiyi öldürmeye teşebbüs eden şüpheli tutuklandı

Türkiye'den Kamboçya ve Tayland arasındaki ortak bildiriye destek

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz Riyad'da: Güvenilir bir üretim ve lojistik üssü olmayı sürdürüyoruz