10876,50%0,05
41,98% 0,08
48,69% -0,01
5366,37% 1,26
8924,75% -0,25
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde; zincir marketlerdeki ağır iş şartları, halkın omuzundaki vergi yükünün artması, suça sürüklenen çocuklar, halkın inanç değerlerine yapılan düşmanlık ve çocuk işçiliği konuları hakkında açıklamalara yer verildi. Gündem değerlendirmesinde, zincir marketlerdeki ağır iş şartları ile ilgili, "Zincir marketlerin çalışma şartları ve mesai düzenleri titizlikle denetlenmeli, ağır iş yükü, uzun mesailer ve izin ihlalleri önlenmelidir." ifadelerine yer verildi.
"Zincir marketlerde çalışan işçilerin hem bedensel hem de psikolojik olarak yıprandığı herkesin malumudur"
Zincir marketlerin sayısının giderek arttığına değinilen açıklamada, "Ancak zincir marketlerde çalışan işçilerin, diğer sektör çalışanlarına göre hem bedensel hem de psikolojik olarak daha fazla yıprandığı artık herkesin malumudur. Yoğun iş temposu ve uzun mesai saatleri nedeniyle bu işçilerde çeşitli sağlık sorunları ve uyku bozuklukları sıkça görülmektedir. Çoğu asgari ücretle ya da daha düşük ücretlerle çalışan personel, geçim sıkıntısı yüzünden iş güvenliği yetersizliği bulunan ortamlarda çalışmakta, zaman zaman iş kazalarına maruz kalmakta ve psikolojik baskıya uğramaktadır." denildi.
"İşçi haklarına ilişkin yasal düzenlemeler yeniden ele alınmalı"
Zincir marketlerin az personelle çok iş yapmak istediğine dikkat çekilen açıklamada, çalışanların bir sandalyeden dahi mahrum bırakıldığı belirtildi.
"Bir yerde zulüm varsa, devletin bu zulmü ortadan kaldırmak için irade göstermesi şarttır; aksi halde adaletten söz edilemez." ifadelerine yer verilen açıklamanın devamında, şöyle denildi:
"Zincir marketlerin çalışma şartları ve mesai düzenleri titizlikle denetlenmeli, ağır iş yükü, uzun mesailer ve izin ihlalleri önlenmelidir. İşçi haklarına ilişkin yasal düzenlemeler yeniden ele alınmalı ve daha adil bir şekilde düzenlenmelidir."

"Yeni harçlar, halkın zaten azalan alım gücünü daha da zayıflatacaktır"
Açıklamada, yeni vergi düzenlemesinin Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildiği hatırlatılarak ekonomik sıkıntıların çözümünün vergi artışlarında arandığı kaydedildi.
Açıklamanın devamında, "KDV istisnalarının daraltılması, kira gelirlerinde muafiyetin kaldırılması, tapu ve araç işlemlerine yeni harçlar getirilmesi, halkın zaten azalan alım gücünü daha da zayıflatacaktır. Emekli, esnaf ve dar gelirli kesimlerin sırtına yeni yükler bindirilirken faize dayalı ekonomik düzen korunmakta, israf ve verimsizlik alanlarına dokunulmamaktadır." ifadelerine yer verildi.
Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payının yüksek olmasının adaletsizliğe neden olduğuna değinilen açıklamada, "Gelirine bakılmaksızın herkesin aynı oranda ödediği bu vergiler, dar gelirliyi daha fazla etkilerken yüksek kazanç elde eden kesimleri korumaktadır. Buna karşılık doğrudan vergilerde adalet sağlanamamakta; çok kazananın daha fazla sorumluluk üstlenmesi yönündeki ilke hayata geçirilememektedir." denildi.

"Kalıcı refah; faizi ve israfı ortadan kaldıran bir vergi ve ekonomi politikasıyla mümkündür"
"Halkın sırtına yeni yükler bindiren değil; adil paylaşımı, üretimi ve emeği merkeze alan bir ekonomik düzen inşa edilmelidir." denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Kalıcı refah; faizi ve israfı ortadan kaldıran, gelir adaletini, sosyal dengeyi ve insani kalkınmayı esas alan adalet temelli bir vergi ve ekonomi politikasıyla mümkündür."
"Çocukları suça sürükleyen şartlar bertaraf edilmeden cezai yaptırımlar bağlamında değerlendirmek sağlıklı bir yaklaşım değildir"
Suça sürüklenen çocuk sayısındaki artışa da değinilen açıklamada, "Sorunun çözümüne yönelik yaklaşımlarda çocukların cezai sorumluluğu ve bununla ilgili olarak ceza mevzuatında yapılması gereken değişiklikler ön plana çıkmıştır. Çocuklarımızın, başta aile ve eğitim sistemi olmak üzere tüm yapı ve dinamikleriyle toplumu yansıttığı gerçeği karşısında; çocuklarımızı suça sürükleyen, teşvik eden şartlar bertaraf edilmeden sorunu salt yasal düzenlemeler ve cezai yaptırımlar bağlamında değerlendirmenin sağlıklı bir yaklaşım olmayacağı kanaatindeyiz. Bu noktada önleyici, onarıcı ve ıslah edici adalet anlayışını önemsiyor ve önceliyoruz." değerlendirmesinde bulunuldu.

"Çocukları suça sürükleyen kişilere ayrıca ceza verilmesi sorunun çözümüne katkı sağlayabilecektir"
Suça sürüklenen çocuk kavramının dahi toplumda tepkiyle karşılandığına değinilen açıklamada, kamu güvenliği ile çocuğun üstün yararı ve korunması arasındaki hassas dengeyi sağlamak adına şu önerilerde bulunuldu:
"Öldürme, yaralama, gasp, hırsızlık, uyuşturucu ticareti gibi bazı suçlarda 15-18 yaş aralığındaki çocuklara uygulanan ceza oranının artırılması, genellikle örgütsel suçlarla bağlantılı işlenen bu suçlarda çocukları suça sürükleyen, azmettiren kişilere ayrıca ceza verilmesi, çocuk ceza infaz kurumlarının ve çocuk eğitim evlerinin ıslah ve eğitim fonksiyonlarını artıracak düzenlemeler yapılması, sorunun çözümüne katkı sağlayabilecektir."

"Müslüman halkın inanç değerleriyle buluşmasını 'inanç istismarı' olarak göstermek kimliksizliktir"
Peygamber Sevdalıları Vakfı tarafından düzenlenen "Hayat Namazla Güzeldir" etkinliğinin kaos ve şiddetten beslenenleri rahatsız ettiğine değinilen açıklamada, "Terör ve şiddeti normal bir aktiviteymiş gibi sunan, sapkınlıkları normalleştirmeye çalışan ve varlığını ancak şiddetin gölgesinde sürdürebilen malum tayfaya şunu hatırlatmak isteriz: Müslüman halkın inanç değerleriyle buluşmasını 'inanç istismarı' olarak göstermek sadece densizlik değil aynı zamanda kimliksizliktir. Diyalog ve sivil siyasetin konuşulduğu bir ortamda, 'namaz ve tesettürü' 'sokak şovu' diye tanımlamak, Meclis gündemine getirip bu hayırlı faaliyetlerde bulunanları suçlamak insaf ve ahlak ile bağdaştırılamaz!" denildi.
"Halkımız şiddeti değil barışı; sapkınlıkları değil güçlü ve huzurlu aileyi talep etmektedir"
Açıklamanın devamında, "Şunu iyi bilin! Bu yaptığınız hem İslami değerleri hedef almak hem de yeniden kutuplaştırıcı siyasetin kapılarını açmak anlamına geldiği için barış ile ilgili söyleminizde de samimiyet testinden başarısız olduğunuzu göstermektedir. Halkımız şiddeti değil barışı; ikircikli tavırları değil samimiyeti; sapkınlıkları değil güçlü ve huzurlu aileyi talep etmektedir. HÜDA PAR olarak şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da halkımızın inanç, gelenek ve tarihiyle olan güçlü bağlarına saygı duyduğumuzu ve bu yolda yapılan hayırlı hizmetleri destekleyeceğimizi ifade ediyoruz." denildi.

"Tarım ve sanayi sektörlerinde çocuklar düşük ücretlerle ve güvencesiz şartlarda çalıştırılmaktadır"
TÜİK'in 2024 verilerine göre Türkiye'de 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 24,9 olduğu hatırlatılan açıklamada, "Çocuk işçiliği; ekonomik yetersizlikler, ailelerin geçim sıkıntısı ve eğitime erişimdeki eşitsizlikler nedeniyle artmaktadır. Özellikle tarım ve sanayi sektörlerinde çocuklar düşük ücretlerle, uzun saatler ve güvencesiz şartlarda çalıştırılmaktadır. Bu durum hem fiziksel hem ruhsal gelişimlerini olumsuz etkilemekte, eğitim haklarını ellerinden almaktadır. Bu olumsuz sonuçlardan en acı vereni ise kimi zaman çocuklarımızın iş kazaları sebebiyle hayatlarını kaybetmesidir." değerlendirmesinde bulunuldu.
"Her yıl yaklaşık 60-70 çocuk işçi, iş kazalarında hayatını kaybetti"
Son yıllarda iş kazalarındaki çocuk işçi ölümlerine de dikkat çekilen açıklamada, "2025 İSİG Çocuk İşçiliği Raporu'na göre son 12 yılda en az 770 çocuk işçi, çalışırken hayatını kaybetti ve bunların 261'i henüz daha 5 ila 14 yaş arasındaydı. Yine söz konusu verilere göre her yıl yaklaşık 60-70 çocuk işçi, iş kazalarında hayatını kaybetti." ifadelerine yer verildi.
"Çocukların zorla ve yasa dışı çalıştırılmalarına karşı caydırıcı yaptırımlar uygulanmalı"
Çocuk işçiliğinin önlenmesi için denetimlerin sıklaştırılması gerektiğine değinilen açıklamada, son olarak şöyle denildi:
"Ailelere ekonomik destek sağlanmalı ve okul terki azaltılmalıdır. Çocukların yaşlarına uygun mesleki eğitim programları teşvik edilmeli; zorla ve yasa dışı çalıştırılmalarına karşı caydırıcı yaptırımlar uygulanmalıdır. Çocuklar ülkenin geleceğidir; onların eğitimden koparılması toplumsal bir kayıptır. Her çocuğun güvenli, sağlıklı ve umut dolu bir geleceğe sahip olması, adil ve sürdürülebilir bir toplumun temel şartıdır." (İLKHA)