• BIST 100

    11046,50%0,42
  • DOLAR

    41,30% 0,02
  • EURO

    48,79% 0,38
  • GRAM ALTIN

    4903,74% 0,40
  • Ç. ALTIN

    7988,21% 1,27

Polonya’nın AB Dönem Başkanlığı Türkiye için fırsat mı?

16 Mart 2025, Pazar 19:02
16 Mart 2025, Pazar 19:02
Polonya’nın AB Dönem Başkanlığı Türkiye için fırsat mı?
  • Dinle
  • A+
    Büyüt
  • A-
    Küçült

“Prof. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “Güvenlik kaygılarını öncelikli gündem maddesi olarak ele alan Polonya’nın AB Dönem Başkanlığı sürecinde, AB-Türkiye ilişkilerinde gözlemlenen olumlu atmosferin etkin bir şekilde değerlendirilmesi, Türk dış politikası a

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gölgesinde, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin geleceği masaya yatırılıyor. Uzmanlar, savaşın AB'nin önceliklerini değiştirdiğini ve bu durumun Türkiye ile ilişkilerde yeni bir döneme işaret edebileceğini belirtiyor.

Türkiye’nin askeri kapasitesi ve güvenlik bağlamında Avrupa için taşıdığı kritik önemin göz ardı edilemeyeceğini söyleyen Siyaset Bilimci Prof. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, “AB’nin genişleme stratejisinde güvenlik endişelerinin ve jeopolitik kaygılarının ön plana geçtiği bu konjonktürde Türkiye’nin AB’ye dahil edilmesi fikri kısa vadede güçlenebilir.” dedi.

Köroğlu, Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Rusya-Ukrayna savaşının yansıması incelenmeli

Türkiye-Avrupa Birliği (AB) geleceğinin ne olacağını değerlendirmek için Rusya-Ukrayna savaşının bu ilişkilere yansımasını incelemek gerektiğine işaret eden Köroğlu, “AB-Türkiye ilişkileri başlangıçtan itibaren üç saç ayağı üzerine kuruludur. Bunlardan birincisi uluslararası konjonktür, ikincisi AB’nin kendi iç siyasetinin ilerleyişi ve üçüncüsü ise Türk siyasal hayatının ne yönde evrildiğidir. Bu süreçler paralel olarak bakıldığında AB-Türkiye ilişkilerini anlamak çok daha önem arz eder. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bazen birinci bazen ise diğer sac ayakları ilişkilerin belirlenmesinde ön plana çıkabilir.” dedi.

Savaş AB'nin güvenlik endişelerini ön plana çıkardı

Prof. Dr. Nergiz Özkural Köroğlu, AB’nin Ukrayna ile müzakerelere başlamasını değerlendirerek, “Bugünkü uluslararası konjonktüre bakıldığında AB’nin Kopenhag kriterlerini ve barış üzerine kurulu temel değerlerini bir kenara koyarak halen savaşta olan bir ülkeyi kendi bünyesine katmak üzere müzakerelere 23 Aralık 2024’de resmen başlaması, AB’nin genişleme konusunda uluslararası konjonktürel dinamiği ve bu bağlamda jeopolitik unsurlulara dayalı güvenlik endişelerini ön plana aldığını göstermektedir. Ukrayna dışında Moldova ile de müzakereler başlatılmış ve Avrupa ülkesi olmayan bir ülke olan Gürcistan’a da AB adaylık statüsünün verilmesi de yine genişleme konusunda AB’nin nasıl bir yönelim değiştirdiğinin bir diğer göstergesidir.” diye konuştu. 

AB'nin iç siyaseti de değişiyor

AB’nin kendi iç siyasetindeki yönelimlere bakıldığında Brexit süreci sonrasında İngiltere olmadan yoluna devam ettiğinin görüldüğünü anlatan Köroğlu, şöyle devam etti:

“Bunun dışında 2008’den beri Avro krizi ile mücadele eden AB’nin Covid-19 pandemisi ve Ukrayna savaşı sonrası ekonomik olarak daha zor koşulları yaşadığı görülmektedir. AB, 2007 Lizbon Antlaşması’ndan bu yana yeni bir antlaşma imzalamamıştır. Olası bir yeni genişleme dalgası durumunda, kurumsal derinleşme için nasıl bir yol izleneceği de önemli bir tartışma konusudur. Bu çerçevede, AB’nin farklılaşmış entegrasyon modellerinden birini benimseyerek, kurucu ülkelerin merkezde yer aldığı ve genişlemeyle birlikte katılan ülkelerin dış halkalarda farklı hak ve inisiyatiflere sahip olduğu bir modelin geliştirilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Zira AB, tarihsel olarak her genişleme sürecinin ardından politikalarını yeni yapısıyla uyumlaştırmak adına bir antlaşma imzalamışken, uzun süredir bu yönde bir adım atılmamıştır.”

Türkiye'nin önemi artıyor

Değişen uluslararası konjonktür ve AB’nin genişleme-derinleşme süreçlerinde yakaladığı farklı yönelimleri müteakip son yirmi yıldır müzakere aşamasında olan Türkiye için de farklı bir öngörünün ortaya çıkmasının muhtemel göründüğüne vurgu yapan Köroğlu, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin bilhassa Karadeniz bölgesindeki önemli jeopolitik konumu, Rusya ve Ukrayna ile yürüttüğü dengeli dış ilişkileri, enerji yolları üzerindeki transit ülke konumu ve eski İpek Yolu gibi önemli ticari yollar üzerindeki köprü görevi onu değerli kılmaktadır. Ayrıca, Türkiye’nin askeri kapasitesi ve güvenlik bağlamında Avrupa için taşıdığı kritik önem de göz ardı edilemez. Türkiye’nin tüm potansiyeline ve AB’nin yeniden şekil değiştirme ihtimaline karşın, yine de Türkiye 80 milyonu aşkın nüfusu ve ekonomik gereksinimleri ile AB’nin hazım kapasitesi açısından zorlayıcı bir ülke olduğu söylenilebilir. Fakat AB’nin genişleme stratejisinde güvenlik endişelerinin ve jeopolitik kaygılarının ön plana geçtiği bu konjonktürde Türkiye’nin AB’ye dahil edilmesi fikri kısa vadede güçlenebilir.”

Türkiye ancak ‘kazan-kazan’ senaryosuyla üyelik modelini kabul edebilir

AB, 'iç içe geçmiş halkalar' şeklinde bir entegrasyon modeline geçerse, farklı üyelik statülerinin (1. sınıf, 2. sınıf, 3. sınıf gibi) ortaya çıkmasının muhtemel olduğunu dile getiren Köroğlu, “Bu durumda, Türkiye de Ukrayna gibi dış halkada yer alarak politika yapım süreçlerine doğrudan katılmadan, ancak belirli koşullarda vize serbestisi elde eden ve güvenlik alanında iş birliği içinde olduğu bir üyelik modeliyle karşı karşıya kalabilir. Dış politikada daha pro-aktif ve çok-açılı bir dış politika sürdüren ve bölgesinde önemli bir bölgesel güç olma yolunda ilerleyen Türkiye AB ile ancak karşılıklı çıkarların gözetildiği bir 'kazan-kazan' senaryosu çerçevesinde böylesi bir üyelik modelini kabul edebilir. Bu bağlamda, Türkiye’ye tanınacak imtiyazlar ve haklar belirleyici bir unsur olacaktır. Türkiye, 1999'dan bu yana AB’ye aday ülke statüsünde olup, 1963’te imzalanan Ankara Antlaşması ile 60 yılı aşkın süredir AB ile ilişkisini sürdürmektedir. Bu uzun geçmiş dolayısıyla Türkiye'nin AB’den beklentileri de oldukça yüksektir. Sınırlı imtiyazların verildiği üçüncü sınıf bir AB üyeliği Türkiye için çok büyük bir avantaj getirmeyecektir.” şeklinde konuştu.

Polonya dönem başkanlığı fırsat yaratabilir

Eski Sovyetler Birliği ülkelerinden biri olan Polonya’nın, Ocak 2025’de AB dönem başkanı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Köroğlu, “Ukrayna ile toprak sınırı olan Rusya’nın tehdidini yakinen hisseden bir ülke olan Polonya’nın Başbakanı Donald Tusk, Şubat ayındaki bir konuşmasında ‘AB, Ukrayna ve bölgenin güvenliği konusunda kendi eylem planını hazırlamazsa küresel aktörler, geleceğimiz hakkında karar verecek’ diyerek Trump-Zelenski arasında oval ofiste gerçekleşen gergin görüşme öncesinde yaklaşan tehlike konusunda uyarıda bulunmuştur. Güvenlik kaygılarını öncelikli gündem maddesi olarak ele alan Polonya’nın AB Dönem Başkanlığı sürecinde, AB-Türkiye ilişkilerinde gözlemlenen olumlu atmosferin etkin bir şekilde değerlendirilmesi, Türk dış politikası açısından stratejik bir önem arz etmektedir.” şeklinde sözlerini tamamladı. (İLKHA)

Bakan Kurum: Deprem bölgesine ekstra konut kontenjanı ayıracağız

İLKHA muhabiri Küresel Sumud Filosu'nun Tunus sürecini anlattı

Malatya'da kırsal mahalleye yeni yol

Çocuk Gelişimci ve Aile Danışmanı Vural: Erken eğitim, çocuğun sosyal hayatına yön verir

Avukat Acu: israil ordusunda görev alan çifte vatandaşlar insanlık suçuna ortaktır

HAMAS uluslararası toplumu, katliamların boyutuyla orantılı kesin kararlar almaya çağırdı

Hukukçular: "israil’i durduracak uluslararası bir mekanizma yok"

Hasadı başlayan 'sumak' ın kilosu 350 TL'den satılıyor

Malatya'ya 20 bin ton kapasiteli yatay silo inşa ediliyor

MDKKYB Başkanı Akın: Küçükbaş hayvancılık desteklerinde önemli artışlar yapıldı

Başı demirlere sıkışan çocuk, itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı

Yoğun saldırılara rağmen Filistinli aileler Gazze’ye geri dönüyor

Gazze'de şehit sayısı 64 bin 964'e ulaştı

YÖK ve Savunma Sanayii “yapay zekâ” iş birliğine devam ediyor

Erbaş: Dünyayı iyilik değiştirir

BM Komisyonu işgalci rejimi Gazze'de "soykırım" yapmakla suçladı

Oduncularda kış hazırlıkları başladı

Suriye'nin hapishane hafızası dijital ortamda

Avukatlardan küresel Sumud Filosu’na destek: Türkiye can güvenliğinin garantörü olduğunu açıkça beyan etmeli

İran'dan yapay zeka çıkışı: Son kararı meclis verecek

Ankara’da “2025-2026 Eğitim Öğretim Yılı Kur’an Kursları Açılış Programı” gerçekleştirildi

Katil rejimin Savunma Bakanı Katz: Gazze yanıyor

Yetimler Vakfı Nijeryalı yetimleri bu ayda unutmadı

Şanlıurfa’da kırtasiye esnafı, okul sezonu hareketliliği ve fiyat artışlarıyla baş etmeye çalışıyor

Batman'da zincirleme kaza: 4 araçta maddi hasar

HAKSİAD Şube Başkanı Çetiz'den hükümete çağrı: Gençlere altın destek paketi lazım

ABD Dışişleri Bakanı Rubio'dan HAMAS'a tehdit: Çok kısa sürede silah bırakın

Cizre’nin meşhur tatlısı: Bırınczer sofraların baş tacı

Siyonist rejim ordusu iki askeri tümenle Gazze'ye girdi

HÜDA PAR Ankara İl Başkanı Karaarslan: Gazze'ye gidemedik ama mücadeleye devam ediyoruz

Yükleniyor

Haberi Sesli Oku

ŞEHİR HABERLERİ


Bakan Kurum: Deprem bölgesine ekstra konut kontenjanı ayıracağız

İLKHA muhabiri Küresel Sumud Filosu'nun Tunus sürecini anlattı

Malatya'da kırsal mahalleye yeni yol

Çocuk Gelişimci ve Aile Danışmanı Vural: Erken eğitim, çocuğun sosyal hayatına yön verir

Avukat Acu: israil ordusunda görev alan çifte vatandaşlar insanlık suçuna ortaktır

HAMAS uluslararası toplumu, katliamların boyutuyla orantılı kesin kararlar almaya çağırdı

Hukukçular: "israil’i durduracak uluslararası bir mekanizma yok"