10372,04%-0,10
41,32% 0,08
48,48% -0,05
4843,95% 0,33
7896,98% 0,73
HÜDA PAR İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanlığı tarafından İstanbul'da "Toplumsal Mutabakat Arayışı ve Yeni Anayasa" çalıştayı gerçekleştirildi.
Topkapı'da bir otelde düzenlenen çalıştayda, 3 farklı panel oturumu ile yeni anayasa çalışmalarında takip edilmesi gereken yol haritası, dikkat edilmesi gereken hususlar ve toplumun beklentilerine ilişkin önemli değerlendirmeler yapılıyor.
Şeyh Cemal Mürsel Hoca'nın Kur'an-ı Kerim tilaveti ile başlayan çalıştay, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcı ve İnsan Hakları ve Hukuk İşleri Başkanı İshak Sağlam'ın açılış konuşması ile devam etti.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da bir selamlama konuşması gerçekleştirdi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 29. Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, "Neden Yeni Bir Anayasa? Türkiye'nin Anayasa Serüveni" başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
Çalıştayın ikinci oturumunda Prof. Dr. Abdulmuttalib Arpa, "İnanç Temelli İktisadi Faaliyet Hakkının Anayasal Güvence Altına Alınması" başlıklı bir sunum yaptı.
İnsanlık tarihi boyunca iktisadi hayatın, sadece kazanç/getiri amaçlı üretim ve tüketim ilişkilerinden ibaret olmadığını, aynı zamanda dini inançlar, kültürel değerler ve toplumsal normlarla da şekillendiğini belirten Arpa, "Bu bağlamda, iktisadi düzenlemelerin salt piyasa mekanizmaları üzerinden değil, aynı zamanda inanç temelli hassasiyetler üzerinden şekillenmesi, modern anayasacılıkta yeni bir boyut olarak karşımıza çıkmaktadır.
Özellikle Türkiye gibi Müslüman çoğunluğa sahip ülkelerde, bu konu sadece teorik değil, aynı zamanda pratik bir zorunluluk haline gelmiştir." dedi.
Hak kavramı ve anayasal bağlam
Anayasaların, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan toplumsal sözleşmeler niteliğinde olduğunu ifade eden Arpa, "Klasik haklar, bireysel özgürlükleri;
sosyal haklar, refahı; üçüncü kuşak haklar ise dayanışmayı temsil eder. 'İnanç temelli iktisadi faaliyet hakkı' bu kategorilerle doğrudan kesişmekte, özellikle din özgürlüğü ile ekonomik özgürlüğün birleştiği noktada konumlanmaktadır. Bu hakkın anayasal düzeyde tanınması, bireylerin sadece inançlarını serbestçe ifade etmeleri değil, aynı zamanda bu inançlarını ekonomik yaşamda uygulamaları açısından da özgürleşmeleri anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu hak, klasik anlamda bir dini özgürlüğün ötesine geçerek, ekonomik hayatta da inanç temelli bir tercih alanı açmaktadır." diye konuştu.
İnanç temelli iktisadi faaliyetlerin tanımı/çerçevesi
Anayasaya bakıldığında iktisadi faaliyetlerin daha çok; girişim özgürlüğü, çalışma hakkı ve mülkiyet hakkı gibi güvencelerle anayasada desteklendiğinin görüldüğünü söyleyen Arpa, "Ancak bireylerin inançlarına uygun biçimde ekonomik faaliyette bulunma talepleri, çoğu zaman açık bir anayasal güvenceye sahip değildir. Bu kapsamda; faizsiz finans kurumları, helal gıda ve üretim standartları, zekât ve vakıf temelli sosyal yardımlar, tekâfül (faizsiz sigortacılık), inanç temelli turizm ve üretim modelleri gibi alanlar, inanç temelli iktisadi faaliyetlerin başlıca örneklerini oluşturmaktadır. Bu faaliyetler, sadece ekonomik aktörlerin değil, aynı zamanda toplumsal yaşamın da önemli bir parçasıdır. Örneğin, faizsiz finans kurumları bireylerin dini hassasiyetlerini dikkate alarak ekonomik katılımı artırırken, helal gıda standartları tüketicilerin güvenini ve tercih özgürlüğünü güçlendirmektedir." şeklinde konuştu.
Mevcut hukuki çerçeve ve uluslararası boyut
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 24. maddesinin din ve vicdan özgürlüğünü, 35. maddesinin mülkiyet hakkını, 48. maddesinin ise çalışma ve sözleşme özgürlüğünü düzenlediğini hatırlatan Arap, ancak inanç temelli ekonomik faaliyetlerin doğrudan ve açık bir anayasal korumaya sahip olmadığını belirtti.
Arpa, "Uluslararası hukukta da benzer bir boşluk söz konusudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, din özgürlüğünü garanti altına almakla birlikte ekonomik faaliyetlere doğrudan temas etmemektedir. Oysa Malezya ( Islamic Banking Act: 1983) ve Endonezya (Islamic Banking Act: 2008, Kanun: İslami esaslara (faizsiz bcılık kurallarına) göre faaliyet gösterecek bların kuruluşunu, işleyişini ve denetimini düzenleyen temel yasal çerçeve sunmaktadır. ) Bu tarz örneklerle bazı ülkelerde zekât kurumlarının ve faizsiz finans modellerinin anayasal dayanaklara kavuştuğunu görebilmekteyiz. Bu örnekler, inanç temelli iktisadi faaliyetlerin yalnızca dini değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutlarıyla da anayasal düzeyde ele alınabileceğini göstermektedir." değerlendirmesinde bulundu.
Nitelikli çoğunluk ve Türkiye bağlamı
Türkiye’de nüfusun büyük çoğunluğunun kendisini Müslüman olarak tanımladığını aktaran Arpa, bu demografik gerçekliğin, inanç temelli iktisadi faaliyetlerin anayasal düzeyde tanınmasını bir azınlık talebi olmaktan çıkarıp, toplumsal çoğunluğun meşru beklentisi haline getirdiğini belirtti.
öylesi kritik bir düzenlemenin anayasal güvenceye kavuşturulması için nitelikli çoğunluk mekanizmasının devreye girmesinin önemine işaret eden Arpa, "Nitelikli çoğunluk, yalnızca çoğunluğun iradesini değil, aynı zamanda toplumsal mutabakatın derinliğini yansıtarak bu hakkın meşruiyetini güçlendirecektir. Bu bakımdan, inanç temelli iktisadi faaliyet hakkı sadece Müslüman çoğunluğun değil, farklı inanç gruplarının da taleplerini kapsayacak şekilde formüle edilmelidir. Bu sayede çoğunluğun iradesi, çoğulculuk ve eşitlik ilkesiyle dengelenmiş olacaktır." dedi.
Uygulama alanları ve pratik sonuçlar
Bu hakkın anayasal güvence altına alınması halinde çok geniş bir uygulama alanının ortaya çıkacağını söyleyen Arpa, bunları şöyle sıraladı:
"Faizsiz Finans ve Katılım Bcılığı: Katılım bcılığı ve İslami finans araçları anayasal dayanakla güçlenecek, yatırımcı güveni artacaktır.
Helal Gıda ve Üretim: Helal sertifikasyon sistemi anayasal güvenceye kavuşacak, hem iç pazarda hem de uluslararası ihracatta rekabet avantajı doğacaktır.
Zekât ve Vakıflar: Zekât fonları ve vakıflar, anayasal statüyle daha etkin sosyal adalet mekanizmalarına dönüşecektir.
Sigortacılık ve Emeklilik: Tekâfül sigortacılığı ve inanç temelli emeklilik sistemleri gelişecek, çoğunluğun inanç hassasiyetine uygun alternatif modeller anayasal zeminde yer bulacaktır.
Ticaret ve Sanayi Politikaları: Helal turizm, faizsiz finansman destekli yatırımlar, küçük esnafın inanç temelli ticari faaliyetleri kolaylaştırılacaktır.
Kamu İhaleleri: Kamu kurumları, gıda, ilaç ve finans alanında inanç temelli ürün ve hizmetleri anayasal güvence çerçevesinde dikkate alabilecektir.
Uluslararası Boyut: Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı ve küresel helal ekonomisinde öncü bir aktör olarak öne çıkacaktır."
Çoğunluk-Azınlık dengesi
Bu hak anayasal güvenceye kavuşturulurken yalnızca Müslüman çoğunluğun taleplerinin değil, diğer inanç gruplarının da iktisadi faaliyetlerinin gözetilmesi gerektiğini söyleyen Arpa, "Bu sayede Musevilerin koşer üretimi, Hristiyan cemaatlerin dini vakıfları veya diğer inanç gruplarının benzer pratikleri de eşit anayasal koruma altında olacaktır. Böylelikle çoğunluğun hakkı, azınlıkların haklarını dışlamayan bir çoğulculuk anlayışıyla dengelenecektir." diye belirtti. (İLKHA)