10586,32%0,96
41,26% 0,02
48,34% 0,01
4834,70% 0,51
7864,15% -0,34
Teknolojinin hayatımıza entegrasyonu baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Akıllı telefonlar, sosyal medya platformları ve çevrim içi oyunlar artık sadece birer araç değil, günlük hayatın temel dokusuna işlemiş durumda. Ancak bu yoğun kullanımın gölgesinde büyüyen ciddi tehlike dijital bağımlılık, bireylerin yaşamlarını tehdit ediyor.
Psikiyatri Uzm. Dr. Oğuzhan Tüzün, dijital bağımlılığın yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğuna dikkat çekti.
Tüzün, "Beynimiz milyonlarca yıllık evrimsel süreçte ödül mekanizmaları üzerine şekillendi. Sosyal medya bildirimleri, beğeniler veya oyunda kazanılan başarılar dopamin salınımını tetikliyor. Bu yapay ve sürekli uyarılar, beynin giderek daha fazla uyaran istemesine neden oluyor. Tıpkı nikotin ya da şeker bağımlılığında olduğu gibi bir kısır döngü oluşuyor." diye konuştu.
"Sosyal medyada geçirilen uzun saatler kaygı ve depresyon riskini artırıyor"
Sosyal medyanın cazibesinin insanın en temel ihtiyacı olan ait olma duygusuna hitap ettiğini söyleyen Tüzün, bu durumun aynı zamanda sürekli bir karşılaştırma döngüsü oluşturduğunu vurguladı. Tüzün, "Özellikle ergenler, henüz kimlik gelişimlerinin en hassas döneminde oldukları için beğeni ve takipçi sayılarının baskısını en yoğun hisseden gruptur. Gerçekten sevilip sevilmediğimizin ölçüsü, algoritmaların sunduğu sanal göstergelere indirgeniyor. Bu durum kaygı, depresyon ve yalnızlık riskini artırıyor." dedi.
"Oyun oynama bozukluğu artık resmi bir tanı"
Çevrim içi oyunların sadece bir eğlence değil, aynı zamanda sosyal bir deneyim sunduğunu belirten Tüzün, şu bilgileri paylaştı:
"Dünya Sağlık Örgütü’nün 2019’da 'Oyun oynama bozukluğunu' resmi bir tanı olarak kabul etmesi tesadüf değil. Bazı gençler oyun uğruna derslerini ihmal ediyor, uyku düzenleri bozuluyor, aile ilişkileri yıpranıyor. Bu noktada oyun, bir eğlence aracından çıkıp kişinin yaşamını kontrol eden bir mekanizma hâline geliyor." diye belirtti.
"Çözüm dijital hijyen ve toplumsal farkındalık"
Dijital bağımlılıkla mücadelede en önemli adımın bilinçli kullanım olduğunun altını çizen Tüzün, günlük ekran süresinin sınırlandırılmasının, yatak odası gibi 'ekransız bölgeler' ve aile yemekleri gibi 'ekransız zamanlar' oluşturulmasının etkili bir başlangıç olduğunu söyledi.
Ebeveynlerin kendi ekran sürelerini yönetmesinin çocuklara örnek olması açısından kritik olduğunu vurgulayan Tüzün, spor, sanat, kitap okuma ve yüz yüze sohbet gibi, çevrim dışı alternatiflerin bu dengeyi sağlamaya yardımcı olabileceğini belirtti.
Buna rağmen kişinin günlük hayatında belirgin işlev kaybı ya da ilişkilerinde bozulma varsa psikoterapi, aile danışmanlığı ve gerekirse medikal tedavinin devreye girmesi gerektiğini ifade etti. (İLKHA)