Erzurumun büyük alim ve kanaat önderlerinden Mehmet Kırkıncı hocamız 1960 ihtilalinde birçok Nur talebesiyle birlikte sivas kampına tutuklanarak götürülürler... Yüzlerce Nur talebesi bu hapishaneleri Medrese-i Yusufiyeye çevirirler. Kampta Kur’an öğrenen ve namaz kılanların sayısı artınca alay kumandanı: “Burada Nurculuk faaliyetleri başladı.” diye Ankara’ya şikayette bulunur... Amaç nur talebelerini yoketmek olduğu halde hapishanedeki mahkumlarda bu hakikatlerle tanışınca Ankara’daki ceberut zihniyet telaşlanır... Mehmet Kırkıncı Ağabey bu kamptaki bir hatırasını şöyle anlatır... Kampta Aleviler’le aynı koğuşta kalıyorduk. Sabahları biz namaza kalkıyorduk, onlar kalkmıyorlardı. Bazen, niçin namaz kılmadıklarını soruyordum. Soruma karşı sessiz kalıyorlar ve boyunlarını büküyorlardı. Bana karşı hürmetleri vardı. Bir şey demiyorlardı. Ben de üzerlerine fazla gitmiyordum. Bir gün kendilerine dedim ki: Gelin sizinle anlaşalım. Bir “namaz kılmak”, bir de “kılmamak” var. Bu iki şıktan hangisi doğru ise birlikte onu yapalım. İsterseniz önce ben namazı niçin kıldığımızı ve namaz kılmanın ehemmiyetini anlatayım diye söze başladım. Ve namaz hakkında bir hayli izahlarda bulundum. Daha sonra şimdi de siz namaz kılmamanın lüzumu hakkında bildiklerinizi söyleyin dedim. Bunun üzerine: “Bizim namazlarımızı Hazreti Ali Efendimiz kılmış.” dediler. Ben de latife olarak: Madem Hz. Ali (r.a.) gibi bir zat sizin namazınızı kılmış, Allah kabul etsin. Beni daha niye konuşturuyorsunuz?dedim. Aradan zaman geçtikten sonra yine onlara dedim ki: Yahu geçen size bir şey sormuştum, ama keşke sormasaydım. Ben Hazreti Ali’yi öyle çok seviyordum ki; ama şimdi, sizin cevabınızdan sonra, sanki kalbimde o mübarek zata karşı bir kırıklık oldu dedim. Bunun üzerine merakla ve soran gözlerle bana baktılar. Ben de: Hazreti Ali niçin sadece bu Tunceli’lerin namazını kılmış da, Erzurum’lularınkini kılmamış? Bu Erzurum’luların suçu ne? dedim ve kendilerine şunu sordum: Sadece sizin namazınızı mı kılmış, yoksa dedelerinizin, torunlarınızın namazlarını da kılmış mı? Bu soruma, “Hepsinin namazlarını kılmış.” diye cevap verdiler. Bunun üzerine: Gelin şimdi bir hesap yapalım dedim. Hazreti Ali Efendimiz altmış küsür yıl yaşamış. Bu kadar namaz bir ömre nasıl sığsın? Böyle şey olur mu? daha sonra; Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.) Efendilerimiz namaz kılarlar mıydı?diye sordum. “Evet” dediler. Peki! dedim, Hazreti Ali (r.a.) Efendimiz evlatlarının namazlarını niçin kılmamış da sizinkilerini kılmış? Sizi onlardan daha mı çok sevmiş? dedim. Bu sözlerime karşı susmaktan başka bir şey yapamadılar. Sözlerimi vicdanen tasdik ettikleri yüzlerinden okunuyordu. Bir başka sohbetimizde Hazreti Ali’nin camide şehit edildiği için camiye gitmediklerini söylediler. Bu mantığa göre sizin de ölünceye kadar camide namaz kılmanız gerekmez mi? diye sordum ve şunları ilave ettim: Namaz herkesin kendi şahsına farzdır. Bir insanın yemek yemesiyle başkasının yerine yemek yemesi düşünülemeyeceği gibi, başkasının yerine namaz kılması da düşünülemez. Bu samimi sohbetimizin sonunda içlerinden biri: “Bize böyle yanlış şeyleri öğreterek namaz kılmamızı engelleyenlerden Allah hesabını soracaktır. Bizi böyle cahil bırakanlar onlardır.” dedi. Sonunda namaza başladılar. Bu hadise kamptaki herkesi büyük bir hayrette bıraktı ve çoğu kimsenin Risale-i Nur’a dost olmasına vesile oldu...


Zekeriya KAYA

HAZRETİ ALİ TUNCELİ’LERİN NAMAZINI KILMIŞ TA, ERZURUM'LULARINKİNİ NİYE KILMAMIŞ? ERZURUM'LULARIN SUÇU NE?

HAZRETİ ALİ TUNCELİ’LERİN NAMAZINI KILMIŞ TA, ERZURUM'LULARINKİNİ NİYE KILMAMIŞ? ERZURUM'LULARIN SUÇU NE?

Tarih: 15.03.2021 15:06