Aile Çökerken Devlet Seyredemez!
Ahlaksız Yayınlar Aileyi Boğuyor, RTÜK Nerede?
Hükümet, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ettiğinde toplumda umut verici bir hava oluşmuştu.
Aileyi koruyacak, gençleri güçlendirecek, toplumsal dokuyu yeniden onaracak politikaların hayata geçeceği beklendi.
Ancak yılın bitmesine bir aydan daha az kala, acı tablo ortada:
Aile yılı bitmeden, aile çoktan bitme noktasına geldi.
Bu tespiti yalnızca sokakta dolaşan vatandaş değil, bizzat devletin en tepesindeki isim olan Cumhurbaşkanı da dile getiriyor. Nitekim, yakın zamanda yaptığı bir konuşmada şu serzenişte bulundu:
“Toplumu bilgilendirici olması gereken diziler, tam tersine şiddeti teşvik eden, gayri ahlaki dizileri meşrulaştıran, araçsallaştıran kötü bir rol oynuyor.”
Evet, doğru söylüyor.
Fakat burada sormamız gereken önemli bir soru var:
Yetkisi olanlar, neden sadece şikâyet ediyor?
Şikâyet etmek, elinde güç olmayanın işidir. Yetki sahiplerinin görevi ise şikâyetçi oldukları unsurları düzeltmek, engellemek, düzenlemek ve gerekli yaptırımları uygulamaktır.
Bugün televizyonlarda;
• Şiddeti teşvik eden,
• Gayri ahlaki ilişkileri normalleştiren,
• Aileyi değersizleştiren,
• Sadakatsizliği adeta modernlik gibi sunan,
• Gençlerin ruhuna bomba gibi düşen senaryolar kol geziyor.
RTÜK mevzuatı buna izin vermiyor aslında.
Fakat uygulamaya bakıyorsunuz; yaptırım yok, caydırıcılık yok, kararlılık yok.
Bir yapımcı, bir senarist sınırları aşıyorsa,
ekran kararmalı.
Gerekirse geçici değil, kalıcı şekilde…
Aksi hâlde toplumun gözünü kapatıp, kulağını tıkayıp “Aile önemli” demekle hiçbir şey değişmez.
Dizilerde Geçmeyen Tek Şey: Ahlâk
Bugün herhangi bir prime time dizisini açın:
Bir sahnede tabanca, diğer sahnede şiddet, öbüründe ihanet…
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Gayrimeşru ilişkiler o kadar normal gösteriliyor ki, hikâyenin merkezine yerleştirilen çocukların kimin olduğu bile ancak DNA testiyle anlaşılıyor. Seyirci de bunu haftalarca merakla takip ediyor.
İzleyen gençler için bu, bilinçaltına kazınan tehlikeli bir normalleşme.
Diziler, lise çağındaki gençlerin ilişkilerini, sanki olması gereken bir hayat biçimiymiş gibi işliyor.
Sevgilisi olmayan genç, kendini eksik hissediyor.
Henüz hayatı tanımadan, hayatın içine ilişki mecburiyeti sokuluyor.
Bu kültürel dayatma, toplumun mayasıyla oynamaktır.
Geç Evlilik, Düşen Doğurganlık ve Artan Çöküş
Bir yanda üniversite diplomasını hayat kurtaracak tek yol gibi sunan sistem;
diğer yanda iş ve meslek eğitim kapılarının kapalı oluşu…
Sonuç:
Geç evlilikler.
Fakat doğanın kanunu değişmiyor:
Fıtratın ihtiyaçları sürüyor.
Evlilik gecikince gençler flörte, flört ise çoğu zaman zinaya kapı aralıyor.
Dini hassasiyetlerin zayıfladığı, ekonomik şartların ağırlaştığı, aile sorumluluğunun korkulacak bir yük gibi gösterildiği bir ortamda;
gayri meşru ilişki kapılarının açılması kaçınılmaz hâle geliyor.
Bugün toplumsal çürümenin temelinde yalnızca ekonomik meseleler yok;
kültür, değerler, medya ve eğitim de payını alıyor.
Aile Bakanlığı Kurmak Yetmez
Evet, Aile Bakanlığı önemli.
Evet, evlilik teşvikleri kıymetli.
Evet, “Aile Yılı” niyet olarak yerinde.
Ama bütün bunlar bir gerçeği değiştirmiyor:
Aile, sadece kararlarla değil, kültürle korunur.
Ekranda aileyi değersizleştiren içerikler dolaşırken, toplumun temeli nasıl sağlam kalabilir?
Aileyi güçlendirmek için:
• Medya dili değişmeli.
• Şiddet, ihanet, fuhuş normalize edilmemeli.
• Gençlerin zihni kirletilmeden korunmalı.
• Değerler erozyonuna dur denmeli.
• Dizi ve filmlerde ahlâkî denetim artırılmalı.
• Uzun vadeli sosyal politikalar uygulanmalı.
Devletin en etkili gücü olan medya denetlenmeden, aileyi korumak mümkün değildir.
Aile Yılı Bitmeden, Aileye Hak Ettiği İtibar Verilmeli
Bu ülkenin en köklü kurumu ailedir.
Toplumun direnci, inancı, ahlâkı, merhameti ailede filizlenir.
Aile çökerse; toplum da çöker, devlet de.
Aile Yılı’nın bitmesine az kaldı ama hâlâ geç değil.
Aileye saygınlık kazandırmak, yalnızca bir yılın değil, her günün gündemi olmalıdır.
Çünkü güçlü aile;
güçlü toplum, güçlü ahlâk ve güçlü gelecek demektir.
Aile bu toplumun omurgasıdır.
Omurgası kırılan toplum ayakta duramaz.
Aile Yılı biterken, aileyi yeniden ayağa kaldıracak cesur kararları bekliyoruz.