SEVİNÇ Mİ, TEHLİKE Mİ?
Düğünlerimizde Neşeyi, Üzüntüye Dönüştürmeyelim
Yıllardır Anadolu’nun dört bir yanında, özellikle yaz aylarında mahalleleri, sokakları, köy meydanlarını süsleyen davul-zurna seslerine alışığız. Düğünler bizim için sadece iki insanın birleştiği bir tören değil; aynı zamanda ailelerin kaynaştığı, dostların buluştuğu, hatıraların tazelendiği, sevinçlerin paylaşıldığı toplumsal bir şölen.
Ancak ne yazık ki bu güzelliğin üzerine her geçen yıl daha çok gölge düşüyor. “Kutlama” adı altında yapılan kontrolsüz davranışlar; özellikle silahla havaya ateş açmak, havai fişeklerle geceyi savaş alanına çevirmek ve düğün konvoylarında kuralsızca araç kullanmak, bu neşeli anları bir anda dram ve yasa dönüştürüyor.
Her havaya sıkılan kurşun, aslında birinin yüreğine saplanabilecek bir acıdır. Her patlayan fişek, uykusuz bir yaşlının, korkuyla irkilen bir çocuğun huzurunu kaçırır. Her kuralsız araç konvoyu, trafikte seyreden bir başka ailenin canını tehlikeye atar.
Oysa düğün; hayatın, sevginin ve barışın kutlamasıdır.
Oysa silah; savaşı, korkuyu ve ölümü çağrıştırır.
Düşünün… Bir anne, çocuğunun mürüvvetini görmenin sevincini yaşarken, aynı anda göğe sıkılan bir mermiyle başka bir annenin yüreği paramparça olabilir. Bu vebalin, bu yükün ne dini ne insani ne de vicdani bir açıklaması olabilir.
Unutmayalım ki:
Silahla kutlama yapmak bir gelenek değil, bir tehlikedir.
Havai fişek ve maytaplar neşe değil, rahatsızlık ve paniktir.
Trafik kurallarını hiçe saymak özgürlük değil, başkalarının hayatına tehdittir.
Eğer gerçekten sevdiklerimizi önemsiyorsak, onları korumak istiyorsak…
Eğer gerçekten güzel anılar bırakmak istiyorsak ardımızda…
O zaman önce biz dur demeliyiz bu sorumsuz eğlence anlayışına.
Yarın pişman olmamak için, bugün önlem almalı, bilinç uyandırmalı ve örnek olmalıyız.
Düğünlerimizden neşe eksik olmasın, ama yas da girmesin o sofralara…
Sadece takı değil, sağduyu da takalım genç çiftlere…
Çünkü mutluluk, bir tetiğe değil; sevgiye, saygıya ve bilinçli davranışlara bağlıdır.