Son yıllarda Türkiye’de muhafazakâr kesimin dönüşümüne dair ilginç ve bir o kadar da düşündürücü gelişmeler yaşanıyor. Geleneksel değerlere sıkı sıkıya bağlı olduğu iddia edilen bir kesimin, artık lüks yaşam, marka tutkusu, gösteriş merakı, hatta yasadışı alışkanlıklarla anılması, toplumda ciddi tartışmalara yol açıyor. Bir zamanlar, ahlaki üstünlük iddiasıyla hareket eden ve toplumu "manevi çöküşten" kurtarma misyonu taşıyan muhafazakârlar, bugün gösterişli hayatları, ultra lüks araçları, beş yıldızlı tatilleri, marka düşkünlüğü ve eğlence tutkularıyla gündeme geliyor.

Dini Değerlerden Lüks Tüketime: Muhafazakâr Burjuvazi

Bir dönem, kanaatkârlığı ve sade yaşamı savunan kesimlerin, bugün Avrupa ve ABD’deki ultra zenginlerle yarışır bir tüketim çılgınlığına kapıldığı görülüyor. Lüks arabalar, pahalı markalar, şatafatlı düğünler, gösterişli sofralar ve sosyal medyada "servet sergisi" haline dönüşen yaşam tarzı, modern muhafazakârların yeni kimliği olarak karşımıza çıkıyor.

Peki, ne oldu da bir zamanlar "israf haramdır" diyenler, bugün bir gecede milyonlar harcayan, görgüsüzce zenginlik teşhir eden bir sınıfa dönüştü?

Aslında bu değişimin temelleri, muhafazakâr kesimin ekonomik anlamda güç kazanmasıyla atıldı. İş dünyasında büyüyen, dev ihalelerle servet elde eden ve ekonomik refaha ulaşan yeni muhafazakâr burjuvazi, zamanla geleneksel değerlerinden uzaklaşarak, Batı’daki kapitalist yaşam tarzını benimsedi.

Uyuşturucu ve Fuhuş: Değerlerin Tükendiği Nokta

Daha da çarpıcı olan ise, muhafazakâr camianın içinde hızla yayılan sıkandalar… Son yıllarda, muhafazakâr kesimin içinden çıkan bazı isimlerin uyuşturucu, fuhuş ve yasa dışı işlerle anılması, ahlaki çöküşün geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Bir yanda dinî söylemlerle topluma ahlak dersi verenler, diğer yanda perde arkasında yaşanan skandallar…

Sosyal medyada sıkça gündeme gelen ve muhafazakâr kimliğiyle bilinen bazı kişilerin uyuşturucu partilerinde yakalanması, gece kulüplerinde eğlenmesi, yasadışı bahis işlerine karışması, aslında uzun süredir devam eden bir yozlaşmanın en net göstergesi. Buradaki en büyük ironi ise, geçmişte bu tarz yaşamları eleştiren kesimlerin, bugün aynı hayat tarzına teslim olmuş olması.

Modern Muhafazakârlık: Gerçek İnanç mı, Sosyal Statü Mü?

Bu tablo, modern muhafazakârlığın bir inanç meselesi olmaktan çıkıp, sadece bir kimlik ya da sosyal statü meselesine dönüştüğünü gösteriyor. Günümüz muhafazakârları için din, artık yaşam tarzı belirleyici bir öğe değil, aksine politik bir araç ya da sosyal çevreye ait olmanın bir etiketi haline geldi.

Kendi çevresinde "dindar" olarak bilinen ancak iş dünyasında, lüks mekanlarda ve eğlence hayatında Batı’nın en uç noktasına kadar ilerleyen bir anlayış… Bu durum, aslında muhafazakâr kesimin içinden bir öz eleştiri mekanizmasının da yükselmesine neden oluyor. Artık, kendi içlerinden çıkan bazı entelektüeller ve kanaat önderleri, bu yozlaşmaya sert şekilde tepki gösteriyor.

Muhafazakârlık Nereye Gidiyor?

Muhafazakâr değerlerle büyüyen, ancak günümüzde tüketim çılgınlığına kapılan bu yeni nesil, aslında geleneksel muhafazakârlığın en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Gerçekten muhafazakâr mı olmak istiyorlar, yoksa sadece bu kimliğin sağladığı siyasi ve ekonomik avantajlardan mı yararlanıyorlar?

Bu sorular, sadece muhafazakâr camianın değil, tüm toplumun üzerinde düşünmesi gereken meseleler. Çünkü her ideoloji, zamanla değişebilir ve dönüşebilir. Ancak bu değişimin, yozlaşma ve değer kaybına dönüşmemesi için toplumun ahlaki bir muhasebe yapması şart.

Bugün, modern muhafazakârların geldiği noktayı görünce, asıl sorulması gereken soru şu: Gerçek muhafazakârlık, değerleri yaşamak mıdır, yoksa sadece söylemde mi kalmıştır?

 



Mehmet Salih SEYHAN

İnanç, Para ve Güç: Yeni Muhafazakâr Neslin Sınavı

.

Tarih: 18.04.2025 12:00 Güncelleme: 11.04.2025 12:00