Bu kainat yüzünde Yaratıcısına ibadet ve kulluk eden o kadar mahlûkat varken,dünya yüzünde insan denilen akılla donatılan ve imtihana tabi bir mahluk daha yaratılmıştır.
Ahsen-i Takvimde yaratılmış ama;
Kimi zalim,
kimi mazlum,
kimi katil,
kimi masum,
kimileri iyi olmayı,
kimileri de kötülükte kalmayı seçmişlerdir.
Ve;
İMTİHAN HZ.ADEM’DEN (AS)
BU YANA DEVAM ETMEKTEDİR.
Dinimiz İslam ve Kitabımız Kur’anda;
“Ona (insanın nefsine, öz benliğine) kötülük ve iyiliği idrak kabiliyetini ilham edene yemin olsun ki, nefsini (kötülüklerden)temizleyen gerçekten kurtuluşa ermiştir. Onu kirletip (kötülüklere) gömen de hüsrana uğramıştır.” (Şems, 91/8-10)
Bu imtihan ve mücadeleyi kaybedip kazanma biz insanların elinde.Akıl ile hareket ve iman ile yaradana kulluk vazifemizi yerine getirmek şart.
Ölümlü dünyada,hastalıkla geçen bir ömürde ebedî bir saadet ve kurtuluş istiyorsak, kulluk vazifemize de dikkat etmemiz gerekiyor.
Zaman kısa vazife kutsal.
İnsan olmak ise çok değerli.
“Biz, o emaneti, göklere, yere ve dağlara arz ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu, insan yüklendi. Şüphesiz ki insan, çok zalim, çok cahildir."
(Ahzab, 33/72)
İşte zalimliği ve cahilliği bir kenara atıp,insan olma vasfının iyiliğini yüklenmeliyiz.
“İnsan hayrı/iyiliği istediği gibi, (bazen) şerri / kötülüğü de ister. İnsan çok acelecidir!”
(İsra,17/11)
AMAN DİKKAT !
İbadetlerin içinde önem arzeden,bizi yaratıcı ile en yakın buluşturan Namazdır.
“Namaz dinin direğidir”
Namaz bize Peygamber Efendimizin Mi’raca çıkmasıyla gelmiş ve farz kılınmıştır.
Hareket ve davranışların en ideali,huzur bulunulan bir zaman dilimi,Allah’a en yakın ibadet aşkı secde halidir.
Niyet ve Allahüekber ile başlanılan bu ibadette okunan Fatiha’da;
Rahman ve rahim olan Allahın adıyla başlıyorsun,
Bütün âlemlerin Rabbine şükrediyorsun,
Rahman ve rahim olan âlemlerin Rabbine,
O büyük gün sahibine,
Ancak ona ibadet ediyorsun, ondan medet bekliyorsun.
Ve doğru yolda olmayı istiyorsun.
Öyle bir yol ki;
kötü ve dalalette olan yol değil, iyiliğe götüren yolu Allah’tan istiyorsun.
Ve AMİN ’le bitiriyorsun.
DUALARIN EN GÜZELİ …
Rükûa vardığında,
Allah’ın büyüklüğü ve azametini anıyorsun.
Bel ve omiriliğin hızaya geliyor,hücrelerin sağlığına kuvvet veriyor.
Secdeye vardığında bütün yükünü yere boşaltıyor,Yaradanınla en yakınsın.
En yüksek mertebede Allah’ı anıp tesbih ediyorsun.
Kan akışın en yüksek noktada tefekkürle ibadet aşkına huzura akıyorsun o zaman.
Bir düşün !
Kainat cezbeye gelmiş,tesbihle nağamata başlamış,sende birlikte zikrediyorsun o secdede.
Büyük bir enerji ve güç kazanıyorsun.
Sonra Tahiyyat oturuşunda ise,
Yaradan Yüce Allah’ımız ile konuşmamız var.
Bütün tahiyyeleri,güzellikleri,selam ve selavatları insanlık adına Allah’a sunan Peygamber Efendimize (ASV),
Cenab-ı Hak şöyle cevap vermiş:
Selam senin ve Salih kullarımın üzerine olsun.
Melekler de;
Şehadet ederiz Allah birdir
Ve yine şehadet ederiz ki,
Muhammed Resulullah kulu elçisidir.
İstirahat gibi oturuşumuzda bile saadet ve huzur vardır namazda.
İşte Namazın ehemmiyeti ve güzelliği…
"Namaz kılmayanın dini sağlam değildir.
Dinde namazın yeri, vücutta başın yeri gibidir."
(Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, hadis no: 107)
"İstikamet üzere olun.
Bunu tam başaramayacaksınız.
O halde en hayırlı ameliniz namazdır. Kamil müminden başkası iyi abdest almaya ve abdestli kalmaya özen gösteremez."
(İbni Mâce, Tahare: 4; Muvatta, Tahare: 36; Müsned, 5/363)
"Kul namaza durduğunda, bütün günahları getirilir.
Başı ve omuzları üzerine konulur. Rüku ve secdeye gittikçe dökülür, o insandan ayrılır."
(Taberânî, el-Mu’cemu’s-Sağîr, hadis no: 794)
Bedîüzzaman Hazretleri der ki;
“İman insanı insan eder,
belki de insanı sultan eder.
Küfür insanı gayet aciz bir canavar hayvan eder.”
İşte insan olmanın ve huzura varmanın güzelliği.
Ne mutlu bu aşk ve heyecanla gereğini yapanlara.
KALINIZ SAĞLICAKLA…