Betül Altınsoy’un Yazar Yaşar KOCA İle Söyleşi
Betül : Merhabalar. Öncelikle kendinizi bize tanıtabilir misiniz? Sizi, sizin kelimelerinizle tanıyalım.
Yaşar: 1973 yılında Tokat / Erbaa’da dünyaya gelmişim. Kulağıma okunan ezan ve kametten sonra adımı Selim koymuşlar. Ailem, sağlık sorunlarımdan dolayı beni doktor doktor gezdirmeye başlayınca, öleceğimden endişe edilmiş. Anadolu’da adettir, öleceği sanılan çocuğa Dursun ya da Yaşar ismi konulur. Bana da ya dursun ya da yaşasın denilmiş ve Yaşar isminde karar kılınmış.
Evli ve iki çocuk babası olan Yaşar Koca, Radyo ve Televizyon programcılığı okudu. Çalışmaları, dergi ve gazete sayfalarında yer aldı. Radyo, tiyatro ve senaryo çalışmaları da bulunan yazar, “Bütün gül yüzlü çocuklara” ithaf ettiği kitaplarla çocuk edebiyatı alanındaki çalışmalarına devam etmektedir.
Betül : “Çocuk Edebiyatı” mı yoksa “Çocuk Kitapları” mı kulağınıza daha doğru veya yerinde geliyor?
Yaşar: “Çocuk kitapları” ifadesi kulağıma daha hoş geliyor, çünkü iyi bir çocuk kitabının okuru sadece çocuklar değildir. Bununla ilgili güzel bir anım bile var. Bir fuardaki imza günümde masal kitabı alan bazı yaşlılar ile tanıştım. Onlara, “Kitabı hangi torununuz adına imzalayayım?” diye sorduğumda, “Biz masalı çok seviyoruz ve kitabı da kendimiz için alıyoruz.” cevabını almıştım.
Betül: Çocuk edebiyatı yazarlık sürecinizi bize anlatabilir misiniz? Sizi çocuklar için yazmaya yönelten nedir?
Yaşar: 1999 yılı benim için bir dönüm noktası oldu. O sene “Bidilek” isimli bir şiir kaleme aldım. Bu şiiri evladım için yazmıştım. Uzun soluklu bir şiirdi ve şöyle bitiyordu:
Koca bir bebek olsan da / Bir gün yuvadan uçsan da
Seni hep seveceğim. / İçimden değil, yüreğimden
İncitmeden! / Çünkü sen, Bidilek’sin.
Gözbebeğimsin!
Betül : Yazdıklarınızla çocuklara erişebilmenin bir ön şartı var mıdır? Çocuk sevmek, çocuk sahibi olmak, çocuklarla iyi anlaşmak gibi.
Yaşar: Öncelikle şunun altını çizelim ki yazmak, bir Allah vergisidir. Çocuklar veya içindeki çocuğun elinden tutanlar için yazmak da böyledir, lakin zaten benim yeteneğim var diyerek kenara çekilemezsiniz. Çocuklara erişebilmek için ciddi bir okuma-yazma çalışması yapmalısınız ve bunu bir disiplin haline getirmelisiniz. Ayrıca iyi bir gözlemci olmalısınız. Zaten çocukları sevmeden bu alanda verimli olamazsınız.
Betül: Masalları çocuk edebiyatından saymalı mıyız?
Yaşar: Elbette! Zaten masallar, çocuğun hayal, duygu ve düşünce dünyasına hitap eden yazılı veya sözlü eserlerdir. İmkânsız gibi görünen şeylerin masallarda sıradan işler olduğunun farkına varırız. Öyle ki bir masal başı tekerlemesinde torun ninesinin beşiğini tıngır mıngır sallarken, kanatsız kuşlar rahatlıkla uçabilir ve henüz doğmamış çocuklar da çok güzel konuşabilir.
Betül: “Çocuk edebiyatı ülkemizde gelişmedi.” söylemi ne kadar doğru sizce, bu yargı hakkındaki görüşlerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Yaşar: Bu soruyu yazar-okur-çizer ve yayınevi ekseninde cevaplamak istiyorum. Bir şeyin gelişmesini istiyorsanız, ona yatırım yapmak ve zaman ayırmak zorundasınız. Biz gerçekten de iyi şeyler üreten çizere, yazara ve yayınevine değer veriyor muyuz? Yani bunların üretmiş olduğu eserlere sahip çıkıyor muyuz? Mesela, kitaba ayda ne kadar bütçe ve zaman ayırıyoruz? Önce herkes bu sorunun cevabını kendi içinde versin lütfen!
Betül: En sevdiğiniz çocuk kitabı hangisidir?
Yaşar: Çocuğu hayata hazırlarken, onu incitmeden gönlüne dokunabilen bir kitap iyi bir çocuk kitabıdır.
Betül : Güzel ve keyifli bir sohbetti. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Yaşar: Bazı yerel kitap fuarlarına davet ediliyoruz. Bu fuarlarda çoğunlukla protokol bir açılış yapar ve genellikle “göstermelik” okullardan birkaç sınıf öğrenci gelir veya getirtilir. İlk gün açılış bu şekilde yapılır ve yine göstermelik fotoğraflar çekilir. Ondan sonra fuar alanına pek az kişi uğrar. Yine böyle bir etkinlikte, kitap stantlarıyla ilgilenen bir arkadaşın ağzından çıkan sözü aynen aktarıyorum:
“Gelin de kitaplar insan görsün.”
Büşra: Değerli vaktinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Sevgiyle kalın…
Yaşar: Güzel bir röportaj oldu. Teşekkürler