Dünyada en çok tatil yapan ülkelerden birisi olarak, tatil süreci adeta bir boş kalma, iş yapmama süreci olarak algılanıyor maalesef. Okullar veya işyerleri tatil olmuş olabilir ama hayat devam ediyor, hem de tüm hızıyla. Dolayısıyla tatilde ailemizi, çocuklarımızı veya sosyal iletişimde olduğumuz insanları hayatımızdan çıkartamıyoruz.
Esasen tatilde şöyle bir durum da ortaya çıkıyor: Anne-babalar çocuklarıyla okul döneminden çok daha fazla zaman birlikte olmaya başlıyorlar. Tatile çocuk terbiyesi açısından baktığımızda aslında anne-babaların işi daha da artıyor.
Acaba çocuklarla tatili en iyi nasıl değerlendirebiliriz? Tatili çocuk terbiyesi açısından en verimli hale nasıl getirebiliriz?
Bu ve benzeri soruların sorulduğu Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve “Tatil Sürecinde Çocuk Eğitimi” kitabının yazarı, Uzman Pedagog Adem Güneş bu konuda önemli bilgiler veriyor.
Siz Avrupa’da hem eğitim aldınız hem de eğitim verdiniz. Uzunca bir süre yurt dışında yaşayan birisi olarak Türkiye’de tatil süreci doğru değerlendirilip tatil psikolojisi doğru algılanabiliyor mu?
Batı’da tatilin öğrenmenin yeni bir süreci olarak algılandığını görüyoruz. Tatil süreci yaklaşmaya başladığı sürede kişiler hangi ülkeye tatile gideceğini, hangi ülkede ne yapacağını, neden o ülkeyi seçtiğini ya da ülkesi içerisinde tatil yapacaksa nerede bulunacağını, orada neler yapacağını planladıkları çok belirgin bir kültür var Batı’da. Bu planlama sürecinde tatil için gidilecek yerdeki etkinlikler ve orada ne gibi kazanımlar olacağı konuşuluyor. Örneğin; Yunanistan’ın Atina şehrine tatile gidilecekse, tarihî yerler, önceki yıllarda gitmiş olanların hatıraları, gazeteler, dergiler yoğun bir şekilde taranıyor.
Türkiye’de ise tatil bir boş kalma süreci, rahatlama süreci olarak algılanıyor. Gerilmiş, sıkılmış insanın birazcık rahatlayayım diyerek boşta kaldığı bir değer olarak algılanıyor. Bu bakımdan baktığınızda ikisi arasında çok ciddi fark vardır.
Şimdiden hayırlı tatiller diliyorum…